Adını ilk kez İlkokula başlamadığım yıllarda Mübadele göçmeni babaannemin Kemal Paşa bizi Ana yurda getirdi kızanım dediğinde duymuştum.
Yaşadıkları sıkıntılardan onları kurtaran kişinin Selanik’ten –Tekirdağ’a gelen Vapurun kaptanı, Muratlı’dan Kırklareli’ne götüren trenin Vatmanı olarak hayal ederdim.
İlkokula başladığımda kara tahtanın üzerinde gördüğümüz resmin Atatürk’e ait olduğunu, Atatürk’ün bize bir Vatan kazandırdığını anlatmıştı öğretmenimiz.
Öğretim hayatımın her yılında öğrendiklerim katlanarak arttı.
O’nun Trablus’ta, Çanakkale’deki asker kişiliğinin parlayışını,
19 mayıs1919’dan-9 eylül 1922’e uzanan Kurtuluş Savaşımızın yönetiminde gösterdiği askeri ve idari dehasının mazlum milletlerde örnek olduğunu,
Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan Barış anlaşmasıyla ülkemizin tapu senedini Türk Milletine hediye ettiğini,
Cumhuriyeti ilan ederek bizlere Yurttaş olma onurunu yaşattığını,
Yaşamda gerçek yol göstericinin BİLİM olduğunu öğütlediğini,
Ülkemizin uygarlık yolunda hiç durmadan ilerlemesini,
Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesinin önemini ve Çağdaş bir ulus yaratmak için sıraladığı Devrimleri öğretmenlerimden dinleyerek ve kitaplardan okuyarak öğrendim.
Öğrendiklerimi anlatma sırası İlk Öğretmen Okulunu bitirdiğim yıl bana gelmişti.
Okulumuzu bitirdiğimiz yıl bize verilen üç ciltlik NUTUK ile yurdun dört bir yanına dağıldık.
Otuz yıl Atatürk’ü, Devrimlerini ve en büyük eserim dediği CUMHURİYETİ anlattım.
Atatürk 86 yıl önce bedenen aramızdan ayrılsa da O’nun eserleri yaşıyor.
O BİZİM RUHUMUZDA!
O BİZİM GENLERİMİZDE!
O BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ!
AYDINLIĞI SONSUZLUĞA KADAR SÜRSÜN!