B.Necatigil’in öğrencisi olmaktan her zaman gurur duyan biriyim. O’nun hocalığı şairliği bir yana dört-dörtlük bir insan olduğunu öncelikle belirtmeliyim. Elimden geldiğince her zaman örnek aldığım insan gibi bir insan.
Aradan yıllar geçti. Bir aralık ayında bu dünyaya veda etmişti. Böylece , şimdi unutulmazlar arasında yaşamakta.
Şahsına duyduğum sevgi ve saygı da benim kırmızı çizgilerim oldu diyebilirim.
Birkaç gün önce kitaplarımı şöyle bir karıştırırken elime, bana posta ile ve imzalayarak gönderdiği son yapıtlarından biri: (KARELER-AKLAR) elime geçti. Yeniden okumaya başladım. Çünkü güçlü şairlerin şiirlerini okumak insanı bir başka türlü etkileyip motive eder. Bunu yaparım kopmaya başladığım zamanlarda. Şiir kitaplarını, Radyo oyunlarını, Ve Almanca’dan çevirilerini…
Hemen hemen tüm ürünlerini okumuş, etkilenmiştim. O’nu her zaman takdir ettim ama taklit etmedim. Bir mektubunda: “her şair kendi yolunu kendi açar, kendi taşlarını kendi örer” deyişini bu gün bile unutmuş değilim.
Elime geçen kitabında şimdiye değil dikkatimi çekmeyen bir şiiri bu kez beni sanki içten yaraladı gibi oldu.
O şiiri aktarmadan edemediğimi anladım:
HÜTHÜT
Sanki düğün olmuştur
Sevmiş, sevilmiş, yenmiş, yenilmiş
Çekmiş, çektirmiş
Oyun hüzün olmuştur.
Düştür doğaldır içlenme
Bezginlik göllerinde bir gece
Karanlıkta senin de
Yüzdüğün olmuştur.
Ay peşinde
Bitkin akşamlar nikotin
Düşer bir gün giyotin
Aksâdeler giyindiğin olmuştur.
Süleyman ve sabâ , hüthüt ve Belkıs
Söylerdi sorsaydık, geç git, bunlar—
Necatigil yok şimdi
Belki bir gün olmuştur.
B.Necatigil
Evet o şimdi yok. Bir zamanlar vardı ama şimdi yok. İnsanın ne yazık ki, yazgısı bu. Ne olursan ol, canlıysan bir ömrü varla - yok arasında yaşamak zorundasın.
Şimdilerde de yaşasaydın ya….. be hocam.
Rahat Uyu!...