Korona nedeniyle alınan ve uygulanan önlemlerin ne denli önemli olduğunu vurgulamaya gerek yok. Anlayan anladı, anlamayanlar inadım inat çıkmazında. Olayı basite indirgemenin “Bana bir şey olmaz” diyerek hava gazı olmanın anlamı bile kalmadı artık. Çünkü Bulaşma insandan insana; aksırıkla, tıksırıkla geçmekte. Yani tek başına değilsin başkalarını da etkileme durumundasın. Yani, yalnız kendini değil, başkalarının sağlığını da korumak durumundasın,toplumun bir parçası olarak.
Neler yapmamız, hangi özlemle almamız gerektiğini sağır sultan bile duydu artık.
Hala boş vermenin artık esamesi bile kalmadı.
Önlemlerden biri de 65 yaşın üstündekilere uygulanan sokağa çıkma yasağı. Bu yasak sürmekte. Henüz gerekçeli olarak sürmekte. Bazılarının bu konuda yaptığı eleştiriler can sıkıcı. Bu önlem boşuna konmadı bilindiği gibi. Çünkü dünyayı saran bu salgının şakası şukası yok. Çünkü can almakta. Dünya çapındaki rakamlar ürkütücü ve korkutucu. Bunun bilince hala varmadıysak… ne demeli bilmem ki.
Bu arada ilimizde iki üç haftadır salgının azaldığını, hayatı yitiren olmadığını duymak iyi haberler arasında. Bu sonuca ulaşmanın en önemli yanı sanırım halkımızın önlemlere uyması, olmalı.
Ülke olarak da önemli gerilemeler var. Dünya genelinde iyi durumda olduğumuz vurgulanmakta.Bu da önemli ve güzel haberler arasında. Yani artık yavaş yavaş normale dönmenin sinyalleri başladı. Yeniden ve belki de kılık değiştirerek hortlayabilir, teşhisini koyanlar da var.
Bilim kurulunun yaklaşımı ve saptamaları doğrultusunda davranabilirsek; umarım böyle bir şey de olmaz. Tıp bu konuda da (aşı ve ilaç) öz verili çalışmalarıyla uğraş vermekte.
65 yaşın üstü her şeye rağmen Pazar günleri 14-20 arasında serbest. Yani sokağa çıkabilir. Ancak maske takarak ve mesafeyi koruyarak…
Son Pazar da bu uygulama devam etti. Hava da çok güzel olduğundan, nehir boyları ve söğütlük tıklım tıklımdı.
Söğütlük ormanına uzun zamandır uğramamıştık. Çocuklar küçükken sık sık giderdik oysa.
Fırsattan yararlanıp Söğütlüğe giriverdik. İyi ki girmişiz. Eski söğütlükten eser kalmamıştı. Derli toplu, gereksinmelere cevap veren bir piknik yeriydi artık orası. Otlar bile biçilmiş ve tertemizdi. Üstelik bu Pazar çok kalabalıktı. Gözüme çarpan Meriç kenarına çekilen duvar, kesilen çok yaşlı ağaçlar, boylanmış ve kalınlaşmış söğütler. Gök yüzünü görmeniz bile çok zor. Bülbül ve kuş sesleri de kalabalığa rağmen duyulmaktaydı. Yani başkentlik yapmış, işgaller ve savaşlar yaşamış bu güzel kentimizin her yanı çok güzel. Ancak anladım ki Söğütlük Kent ormanın yeri bambaşka.. gerekli yapılanmadan sonra çok daha güzel her yanıyla.
Sağlıkçılarımızın olağanüstü ve özverili çalışmaları, belediyemizin çalışmaları da takdire değer boyutlarda. Yeşille mavinin bütünleştiği bir mevsimi yaşıyoruz; ne mutlu… Pis ve gaddar koronaya rağmen yaşamak güzel şey…. Sabırlı olmakta önemli yararlar var. Tam birlik bütünlük zamanı. Ama en önemlisi AŞI…
BU BİZİM ÜLKEM
Edirne bahçelerinde
Tomurcuklanan çiçek
Bir bakarsın
Kars’ta açar Arda Meriç
Nemrut doruklarında
Oluşan bulut
Bir bakarsın
Istıranca’larda yağar
Açar çiçek
Akdeniz sıcağında yüzüm yansa
Karadeniz’de ürperir sırtım
Karaca ceylan sekerim
Gözlerinde
İşte böyle yedi renk
O benim ülkem
Her gülüşü sevecen
Bir türlü bitirilemeyen
Bu bizim ülke(m)
Bu güzelim ülkeme
Yaraşır mı kirli eller
Bu güzelim ülkede
Ne arar çöl gözlüler
N.T