Olayın olduğu yıllarda ben de bir şeyler yazmıştım. Ne demiştim:
“ Netenyahu, neden yahu!”
Anımsandığı gibi gemimiz; yardım amaçlı yola koyulmuş, daha yarı yolda İsrail askerlerince gemimize baskın yapılmış ve özel yetişmiş askerlerimizden dokuzu şehit edilmişti. Hakkı ve yetkisi olmadığı halde, yapmıştı bunu. Askerlerimizi geri getirme olasılığı yoktu. Yok yere canlarından olmuşlardı. Hiç olmazsa ülkemizden özür dileyip, ailelerine tazminat ödeyin denmişti? Hiç olmazsa bunları yapın denmişti. Acılar böylece azalabilirdi. Uluslararası yasalara göre bunu yapmaları gerekiyordu. Ama inatçı başbakanları buna yanaşmamıştı.
İşte o zaman demiştim: “Netenyahu, neden yahu!..”
Bu inat tam üç yıl sürdü. Ne biçim inatsa? Ülkemiz sapına kadar haklıydı elbet. Bunlar bile olayı unutturacak, acıları hafifletmek için yeterli değildi elbet. Ama bizim neden yahu; buna bile yanaşmadı. Ortadoğu karışıktı zaten. İlişkilerimiz iyi olması ve canlı tutulması iki ülkenin de yararınaydı bu.
Gemimiz “Mavi Marmara’ yapılan bu bakın yersiz, zamansız , haksız ve acımasızdı. Başka ülkelerin başına gelse belki de savaş nedeni bile olabilirdi.
Yahudiler dünyanın dört bir yanında azınlık olarak yaşarken, ABD’nin desteği ve yardımıyla o bölgeye yerleştirilmiş ve “”vatan” olmuştu onlara. Filistinliler sollanmış, vatanları ya da bir bölümü elden gitmişti. Arap ülkeleri istemedikleri halde sesleri çıkmıyordu, bir türlü. Bir ara Suriye ile kapışmışlar, bu ülkenin Golan Tepelerine el koymuştu, Israil. Sonra sonra yanlış anımsamıyorsam; yine ABD’nin ara buluculuğu ve bastırması ile, tepelerin ya bir kısmı ya da tamamı geri verilmişti.
Ülkemizde de yaşadılar uzun yıllar. Bir çok ilde “Yahudi Mahalleleri” vardı. Edirne’de, Çanakkale’de…
İsrail devlet olunca, hemen hemen hepsi orada toplandı.
Bir özrün bu denli güç olduğunu doğrusu bilmiyordum doğrusu. ABD Başkanı Obama gidince, üç yıl sonra yine ABD’nin ısrarıyla özür dileyip, öteki koşulları da benimsediklerini telefonla ilettiler.
Dokuz cana karşı bir özür.
Özür dilemek; çağdaş ve uygar olmanın da gereği değil mi?
Bence, bu özrün dilenmesi kabahatinden büyük..
Neyse yine de diken yerine, gül; önemli elbet. Yersiz, zamansız açmış olsa da.
Yani, dokuz cana karşı milyarlarca kez özür dilense de “kıymet-i harbiyesi olmaz, olamaz.
Şimdi de şunu söyleyebilirim: Netenyahu, neden bu denli geç yahu!...