Ne güzel söylemiş şair:
“Okulda defterime
Sırama, ağaçlara
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Yazarım adını
Yaldızlı imgelere
Toplara, tüfeklere
Kralların tacına
En güzel gecelere
Günün ak ekmeğine
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına…”
Fransız şair Paul Éluard’ın bu anlam yüklü dizeleri, özgürlüğün ruhunu hisseden ve onun kıymetini bilen kalplere dokunur. Özgürlüğü bir kez olsun tatmış olanlar, onun yeryüzündeki en kıymetli nimetlerden biri olduğunu bilir.
Köleliğe boyun eğmiş ruhlar bunu anlayamaz.
Karanlıklarında çürümüş, umutlarını kaybetmiş olanlara ise sözüm yok; onlar o dipsiz, rutubetli karanlıkta kaybolmaya mahkûmdurlar. Benim gönlüm; özgürlük uğruna bedel ödemiş, onurla dimdik durmuş erdemli insanların yanındadır.
Ey özgürlük,
Senin tadını yalnızca ben değil, senin uğruna baş kaldıran o onurlu insanlar da bilir; o nedenle yazdık adını kuşların kanadına, ulaştırdık onu gökyüzünün maviliklerine…
İnsanlık tarihi boyunca akıl ve hayal gücü kol kola yürüdü.
Buharlı makinelerle başlayan sanayi devrimi; ardından trenler, uçaklar, denizleri aşan gemiler…
Elektriğin icadıyla hayat bulan telgraf ve telefon derken radyo, televizyon ve nihayetinde yazılım, bilgisayar, data ve internet…
İnsanoğlunun yaratıcılığı hız kesmedi aksine, baş döndürücü bir hızla asırları aşarak bu günlere geldi.
Faks makineleri, cep telefonları, algoritmalar ve yapay zeka, tekno ekonomiye bağlı olarak internet bankacılığı, akıllı telefon ve kartlar, bunlara bağlı olarak gelişen e-ticaret ve sosyal medya…Genetik mühendisliği, biyoteknoloji, kalıtsal hastalıklara karşı geliştirilen tedavi yöntemleri…
Tartışmaları beraberinde getiren tasarlanmış bebek üretme…
Mars’a gönderilmesi planlanan insanlar, Ay’da kurulması düşlenen kalıcı istasyonlar…
İnsanlık yeni bir dönemin arifesinde…
Yepyeni bir dünya düzenin kurulduğu yıllara şahit oluyoruz!
Tüm bu gelişmeler, özgür ve yaratıcı bir zekânın ürünüdür.
İnternetle birlikte, milletleri ayıran yapay sınırlar silinmeye yüz tuttu.
İnsanlar dil, din, ırk gözetmeden bir araya geliyor, ortak bir bilincin kıyısında melezleşerek birleşiyor.
İnterneti seviyorum çünkü o, ayırmaz.
Ne siyahı beyazdan, ne zengini fakirden, ne yaşlıyı gençten, ne de kadını erkekten ayırır.
Onun birleştirici gücü; nice liderin, nice komutanın, nice evliyanın, peygamberin —hatta tanrıların— dahi başaramadığı bir güçtür.
Bu gücün arkasında ise, dâhi ve özgür genç kızlar, genç erkekler —yani bilim uğruna ter döken, aklını insanlığın hizmetine sunan bilim insanları vardır.
Ya para, paraya ne dersiniz?
Şimdi gelelim paraya…
Onu sevmeyen var mı?
Eğer biri “Ben parayı sevmem,” diyorsa, bilin ki o kişi kendine yalan söylüyordur.
Ancak para, internet kadar adil değildir. O, ayrımcılık yapar.
Olanı daha da zengin ederken, olmayanı daha da yoksullaştırır.
Varlığıyla birini vezir yapar, diğerini rezil…
Fakat unutulmamalıdır ki; hem rezil hem de vezir, onu kullanır.
Para, tıpkı internet gibi sınır tanımaz.
Ve tıpkı özgürlük gibi, insan hayatı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Toplumları sınıflara ayırır, insanları katmanlara böler.
Ama aynı zamanda, tüm insanlığı birbirine bağlayacak kadar güçlü bir araçtır.
Kimini köleleştirir, kimine iktidar sunar.
İnsanları zorunlu olarak iletişime geçirir, onları kendi gücüyle kurduğu düzen içinde yaşamaya zorlar.
Para, bir ölçü birimidir; bir dolaşım, bir iletişim aracıdır.
İnternet de bir iletişim aracıdır.
Ve her ikisi de, özgür ve yaratıcı insan aklının eseridir.
Eğer özgürlük olmasaydı, internet de olmazdı, para da.
Bu yüzden diyorum ki:
Önce özgürlük!
Sonra internet ve para…
Neden mi?
Çünkü;
Özgürlük sınır tanımaz.
İnternet sınır tanımaz.
Para sınır tanımaz.
Ve işte bu yüzden:
Sınır tanımayan özgürlüğünüz, internetteki sesiniz ve parayla olan ilişkiniz yoldaşınız;
Bilim ve akıl ise pusulanız, rehberiniz olsun!
Not: Hastalığı ile Türkiye halklarını barışta buluşturan Sırrı Süreyya Önder’e acil şifa diliyor, sağlığına kavuşması için yüreğimi O’nun yorulmuş yüreğinin yerine koyuyorum. Sevgili Sırrı kardeşim; Barışa katkılarından ve hayatın boyunca sergilediğin erdemli, bilge duruşundan ötürü önünde sevgi, saygı ve minnetle eğiliyorum. Diren! Sana ihtiyacımız var. Barıştan yana tüm güzel yürekler, dualarıyla senin yanında; eşitlik, kardeşlik ve adalet için seninle beraber… Uyan ve sana emanet edilen o büyük, tarihî görevi tamamla! Sonra?.. Sonrası kolay. Zaten hepimiz kaçınılmaz olarak; toprak ananın sıcak ve sonsuz bağrında buluşacağız.