Bir bölgenin ekonomide kalkınmasında meslek kurum temsilcilerine, siyasi partiler, mahalli ve mülki yönetimlere ve basına büyük görev düşüyor.
Ülkemizde kalkınmayı başaran, gelişmişliği daha önceleri ilimizden çok geride olan iller, kalkınmalarını bölgenin kurumlarının el ele verip tüm imkanları zorlaması ile sağlamış, bunun sonunda da başarı sağlanmış.
İlimiz dışındaki illeri ziyaret ettiğinizde farklı çevrelerle görüştüğünüzde bunu daha net olarak görüyoruz. Bu iller halkı tüm imkanlarını siyasi fark gözetmeksizin, el ele vererek kalkınmayı başarmışlar.
İlimiz, konumu gereği özellikle turizm alanında sayısız imkanlara sahip. Hiç bir ilde bulunmayan tarihi eserlerimiz, doğal güzelliklerimiz onu tanıtacak dekor oluşturacak seviyede çağdaş halkımız olmasına karşın bu değerlerimizi, bölgemiz imkanlarını yeterince tanıtamıyoruz.
Bunda en büyük sorumluluk meslek kurum temsilcilerimize, siyasi partilerimize mahalli yöneticilerimize kısaca bu kentte huzur içinde yaşayan herkese düşüyor. Bunlar göstermelik çabalar ve etkinliklerle olmuyor.
Manisa’da bulunduğum günlerde bölgemizde yayınlanan gazete haberlerini merek eden bir arkadaşın gazetede yer alan bir habere gülmesi dikkatimi çekti
Gülmesinin sebebini sorduğumda Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı …..Bir kuru temizleme kuruluşunun yaptığı %10 indirimin Oda başkanı adına yer aldığını gördüm. Bu tür Haberlerin oda adına yapılmasının ne derece uygun olduğunu söyledi.
Bu haber benim dikkatimi çekmemişti. Bu haber adeta bir başarı olarak sunuluyordu. Bunun benzeri göstermelik etkinlikler o kurumların konumları ile bağdaşır mı?.
Bu arada ilimiz ekonomisinin çok iyi olduğunu kimse iddia edemez..Çevre ülkelerden ilimize turistler gelmediği zaman esnaflarımızın düştüğü durum ortada: Bunu daha önceki yıllarda da yaşadık . Bundan sonra tüm şartları zorlayarak gelir kaynaklarımızı arttırmalıyız.
Geçici imkanlarla, çaba harcamadan bu sorunu çözemeyiz. ”Havanda su döver” gibi göstermelik, amaçsız etkinliklerle ilimizin kalkınması istenilen düzeye gelmiyor.
Bunda mahalli basınımız da dahil herkesin sorumluluğu var. Hiç kimse “bana ne, beni ilgilendirmez “diyerek sorumluluktan kurtulamaz.
Tavsiyem şu: Kalkınmada sorumlu olanların gittikleri yörelerde ekonomik gelişmelerinin nasıl sağlandığını gözlemlemeli, ilimizde uygulanması için çaba sarf etmelidir. Bu seyahatler turistik geziler olmamalı.
Her kurum çalışmaları konusunda tabanına ve halka bilgi vermeli, eksiklikleri görmeli. Yoksa tüm imkanlarımıza rağmen yerimizde saymamız devam eder. Bu ilgisizlik sonucu bugüne kadar olduğu gibi başka bölgelerden gelen yatırımcılarla bu boşluk doldurulur: Bir süre sonra yöre halkımız onların denetimine girer. Ülkemizde bu örnekler çok.
O günlerden ibret alalım.