Kültürümüzde ve geleneklerimizde mendilin özel ve güzel bir yeri vardı.
En başta temizliğin, daha sonra ayrılığın kavuşmaların ve sevginin simgesi. Ucu yanık mendillerden tutun da ipekli ve oyalı mendiller…
Bizim kuşak ilkokuldayken öğretmen her sabah mendil ve tırnak kontrolü yapardı. Mendili olmayanları ve uzun tırnaklıları uyarırdı yerine getirmeyenleri ertesi gün cetvelin keskin tarafıyla canın yakardı. Çünkü o zamanlar bit, pire gibi haşereler ahşap evlerin istenmeyen konuklarıydı. Günün haşere ilaçları da yoktu. Bir DDT vardı. O da fazla etkili değildi.
Sonra ne oldu. Kültürümüzü ve sanatımızı önemli ölçüde etkilemiş olan mendiller yavaş yavaş önemini yitirdi. Çünkü “Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu” diyen Köroğlu’yu anar olduk. Neden mi? Bu sözü başka kılıklara sokup tornistan etmeye karar verdik ve şu konuma getirdik: Kâğıt mendiller ya da peçeteler çıktı, mendil ortalıktan elini eteğini çekti. Bir süredir arıyorum: yok, yok, yok…
Sonunda Kapalıçarşı’da buldum ve beş tane satın aldım.
Bu kağıt mendilleri hiç sevmedim ben. İncecik ve elinizi silmek için bile üç-beş tane kullanmak gerekiyor. Esas mendiller her zaman yanınızda olur oysa. Her işe de yarar. Mendil, temizliğin, sanatın ve edebiyatın en güzel simgelerindendir.
Şarkılara, türkülere sevdalıların uzlaşmalarına hep güzel yönden yardımcı olmuştur.
“Yine yakmış yar mendilin ucunu” bir özlemin anlatımı olarak kullanıldı yıllarca.
Başkaları da var. İşte aklıma gelenler:
“Mendilimde gül oya/Gülmedim doya doya”,
“Rıhtımda boynu bükük bana mendil salladın”,
“Elimde kaldı yazık/Çiçeklerimle mendil”
“Mendilimin ucu kara…”
“Bir beyaz mendilin sallanışını…”
“Sallasana sallasana mendilini…”
Daha kimbilir niceleri var. Her mendilin renginin bir anlamı olduğunu da duymuş olmalısınız.Bağlanışı, sallanışı…değişik anlamların ifadesidir. Sanırım beyaz ayrılık acısını yansıtır.
Kudret Alkan’ın “ACIYLA DİRİLMEK” şiir kitabını okurken öyle bir şiire ratladım İşte o bölüm
“Şiirdir, şafağında rayını döşemeyen acı./Trenin hududunda kavuşma düşleri./Bütün peronların ucunda asılmış bir şair./Delice yazıyor, ağladıkça çoğalıyor, kavgası./Her mendilin yırtığında aynı ayrılık.
Kırkpınar’da güreşler başladı, başlayacak. Bu güreşlerin özelliği yağlı olması. Yağ ve su karışımı bazen gözlere giriyor olmalı ki pehlivanlar mendil istiyor. Aldıkları mendille gözlerini siliyorlar. O kağıt mendillerin orada bile ne denli yetersiz olduğunu görür gibi
Oluyorum. Çayır hakemlerinin mendilleri daha gerçeğe yakın ve işlevsel görünüyor.
Bir de “Mendil açmak” durumu var ki Tanrı kimsenin başına vermesin
Ülkemiz de sonsuza değin bu konuma girmesin. “Bir hırka, bir de mendil bize yeter, yeter ki kendimizin olsun, desem inanan olur mu?
Doğrusu çok zor gibi…
Mendilsiz kalmayın, e mi?..
DİKENSİZ GÜL
Dorukta uçan uçurtma
Sevdama teğet geçen kuş
Öyle bir ülke yüreğim
Sevdada geri kalmış
Baharın tadı yok
Tuzu kokuşmuş
Kış ganimetleri aklım
Aşkın tabanı yok
Tavana nasıl ulaşırsın
N.Tezcan