BAHÇELİ’NİN UZATTIĞI EL

Devlet Bahçeli’nin meclisin açıldığı gün DEM’li milletvekillerinin yanlarına giderek ellerini sıkması, akşam resepsiyonda “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken, kendi ülkemizde de barış olmalı” demesi, Türkiye’nin, günlerdir tartışılan ana gündeminden biri oldu. Yıllardır DEM için kalmadık/olmadık söz söyleyen, DEM’in kapatılmasını, DEM’li milletvekillerinin maaşlarına el konulmasını isteyen Bahçeli, neden DEM’li milletvekilerinin elini sıkıp “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken, kendi ülkemizde de barış olmalı” sözlerini söyledi? her kesimden insanlar ne oluyor? Bahçeli neden bu girişimi yaptı diye merak ediyor, bu konuda değişik yorum ve tartışmalar da sürüyor. Kamuoyunun kuşku ve merakla bu olayı tartışması da boşuna değil. Hani “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” Deyimi var ya o deyimi hatırlatıyor bizlere. Yoksa Devlet bey “devlet aklının gereğini/isteğini mi yerine getirdi/getiriyor?” Yada “harekete geçirdi?” Bunlarla ilgili sorular ve tartışmalar devam ediyor. Lafı uzatmaya gerek yok. Bana göre Devlet Bahçeli, dışarıda ve içeride bir taşla iki kuşu birlikte vurmak isteyor. Ne demek istediğimi açıp, açıklayayım: Dışarıda arkasında ABD,İngiltere, Fransa yani Batı olan İsrail ile İran; İran’a bağlı Hizbullah, Husiler ve benzeri örgütler; Sünni Hamas örgütü ile IŞİD ve türevleri savaş halinde. “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 30 Eylül'de İran halklarına yönelik bir video mesaj yayınladı. Bu mesajda, "İran halkı beklenenden daha erken özgürleşecek" ifadesini kullandı. Bu açık bir rejim değişikliği çağrısıdır.” Büyük savaşın bölgede yayılma, büyüme ve savaşın bölgesel savaşa dönüşme riski var. Bu durumda hiç kimse kalkıp bu savaşı İran kazanır diyemez. Peki, kim kazanır? İsrail ve ABD, Batı. Hiç düşündünüz mü böylesi bir durumda ne, veya neler olur? Neler olacağını İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’nın “Eğer Allah göstermesin ülkede bir olay olsa, Azerbaycan kendi başına devlet olur, Kürdistan kendi başına devlet olur, Huzistan başka, Belucistan başka, yani artık İran kalmaz. Bu kaosa dönüşür. Biz ülkemizde kaos istemiyoruz. Biz ülkede birlik sağlamak istiyoruz." Bu açıklama bize ip ucu veriyor. “Biz ülkede birlik istiyoruz” diyor Mesud Pezeşkiyan, Devlet Bahçeli de “birlik” istiyor. Demek ki orta yerde bir risk var. Peki, nedir o risk? Kürtlerin Devlet kurması. Bu durum İran, Irak, Türkiye ve Suriye’yi yakından ilgilendiriyor. İşte bu durumu gören Devlet aklı Devlet Bahçeli’yi, bizdeki Kürtleri kontrol altında tutmak için harekete geçirdi derim. Bu konuda Cumhurbaşkanı hukuk başdanışmanı Mehmet Uçum’un konu ile ilgili açıklaması bize ipucu veriyor: “İsrail'e ilişkin tehdit Cumhurbaşkanı tarafından dile getirildi. Bazı konular devletin genel işleyişiyle ilgilidir. Aktüel işleyişle genel işleyişi karıştırmamak lazım. İsrail'le ilgili tehdit, devletin bütün kurumlarının çalıştığı bir tehdittir. Devlet bir perspektif olarak bu tehdidi ortaya koyuyorsa bu tehdidin detaylarını anlamak gerekir.”
Demek ki devlet önden tedbir almaya çalışıyor. El sıkma da, devlet aklınca atılması gereken adımlardan sadece birisidir. Bu görevde elbetteki Bahçeli’ye düşmüştür. Bu dış koşullarla ilgili olan; dış koşullara birlikte bir de iç koşullar var. Onu da kısaca özet olarak şöyle açıklayabilirim:

Birincisi; ekonomik neden. Ekonominin, emekli ve dargelirlilerin durumu ortada; halk bu konuda büyük sıkıntı yaşıyor.

İkincisi; Sinan Ateş olayı; bu olay MHP’nin canını acıtıyor. Milliyetçiler bölünüyor. Sinan Ateş’le ilgili mahkeme karar verdiği gün Bahçeli gündem değiştirdi. Bu kararın kamuoyunda tartışılmasını başarılı bir şekilde önledi.

Üçüncüsü; anayasa değişikliği gündemde. Bu konuda AKP ve Erdoğan kararlı görünüyor. Erdoğan’ın “uzatılan Cumhur İttifakı'nın elidir” beyanı da bu düşünceyi destekliyor. İşte bu yumuşak geçişle DEM’in anayasa çalışmalarına katılmasına zemin hazırlama. Dışarıda ve içeride problem olabilecek DEM’i kontrol altında tutma. Bu konuda, sopa havuç politikasını uygulama.

Dördüncüsü; en önemlisi de iktidara gelme ihtimali yüksek olan muhalefeti bölme. CHP’yi yalnızlaştırıp oyunun dışında bırakarak, değişik manevralarla CHP’yi içe hapsederek kendi içinde tartışmalara sürüklemek. Cumhur İttifakı’nın yıpranan, inandırıcılığını, kayıp eden ‘beka’ politikası yerine ‘İç cephe’ politikasını ikame etme. Kayıp edilen gündemi belirleme insiyatifini tekrar elede etme.

Bölgedeki gelişmeler Türk devletini, onun aktörlerini aşan bir boyutta gelişiyor. İş Orta Doğu’da yeni bir düzen kurmaya kadar gidebilir.

Soru şu: Dışarıda ve içeride Kürtler ne yapacak? ABD ve Batının Kürtlerle ilgili bir planı var mıdır? Türkiye’nin Kürtlerle ilgili içeriye ve dışarıya yönelik bir planı var mıdır? Türkiye’de çözüm süreci buzdolabından çıkarılıp, tüm Kürtleri kucaklayan savaş değil barışçıl bir yeni açılım olabilir mi? Bunları önümüzdeki dönem yaşayıp göreceğiz.