“HODRİ MEYDAN…”

Kırkpınar tarihe damgasını vuran bir spor. Spor olmasının yanında beş yüzden fazla yıldır özellikleriyle yaşayan, yaşatılan bir gelenek. Bir halk sporu da diyebiliriz.Ancak korona nedeniyle geçtiğimiz yıl yapılamamıştı. Ama bu yıl yapılanacağını duyunca sevindik. Daha sonra seyircili olacağını öğrenince daha da çok gururlandık.

Kırkpınar’ın önemli bir gelenek olduğunu unutmuş değiliz.Çünkü:

-Güreşler yağlıdır ve çayırda yaşanır. Sanırım zeytin yağı kullanılmakta. Ancak güreşçilerin gözlerini yakmakta olduğu gözleniyor.Öyle bir yağ var mı bilmiyorum ama gözleri yakmayan (varsa) o kullanılmalı.

Böyle bir düzenleme ile Edirne, bütünleşmiş durumda. Edirne Belediyesinin yıllardır özverili gayreti bence olağanüstü.

-Davul zurna ekibi baştan sona,güreşlerde dahil eşlik eder.Bayağı kalabalık bir ekip. Kırkpınar’ın olmazsa olmazlarından.

Pehlivanlar tepeden tırnağa yağlanır ve kıspet giyerler, kıspetler de yağlanır.

Güreşler Sarayiçi’nde yapılır. Sarayiçi denilen çayırlık yanlış bilmiyorsam, padişahlık dönemi sarayın bahçesi. Ya da yeşillik alanı. Arda’nın iki kolu arasında yer alır.

Güreşler boy boydur Cazgır vardır. Bu günün sunucusu. Söylemleriyle güreşçileri motive eder.

Hakemler. Kule hakemleri ve yer hakemleri… Güreşlerin sonuçlanmasını izler. Gerekirse müdahale eder, yer hakemleri. Son karar kule hakemlerinindir.

Eskiden zamanlama açısından kural yoktu. Son yıllarda sayı sistemi de getirildi. Ve bence iyi oldu.

Güreşler Cuma günü başlar ve Pazar akşamüstü sona erer. Her boyda dereceye girenler ödüllerini alır, baş pehlivan’a bir de bir yıllığına altın kemer takılır. Bu kemeri üst üste üç kez kazanan pehlivan kemerin sahibi olur.

ÖNCEKİ yıllarda,TV’den de olsa güreşlerin çoğunu izledim. Çok hareketli güreşler izledik genellikle. Temiz galibiyetler görüntüye geldi. Hilesiz hurdasız ve hak ederek ulaşılan başarılar… Çok ağır yürüyen karşılaşmalar da izledik ama çok azdı. Yalnızca 60 başpehlivan adayı..

Yani hem güreşçilerde, hem seyircilerde önemli bir artış olmuştu. Buna rağmen ufak tefeklerin dışında bir sorun çıkmadı. Bu da sevindirici ve önemli.

Yavaş güreşenler azaldı. Çünkü her boyda yenilen pehlivan eleniyordu. Sonunda kala kala iki pehlivan kalır.

Edirne yine şenlenecek… Hadi bakalım hayırlısıyla ve gür sesle: Hodri Meydan!...

Bu arada Uluğ Turanlıoğlu Hocamın KIRKPINAR’DA EDİRNE’DE

Başlıklı manileri geldi aklıma (BİR EDİRNE ARMAĞANI) Yapıtından.

Saray’ında güller biter,

Bülbülleri yanık öter,

Kırkpınar’da Edirne’de.

**

Davul zurna çalınmakta,

Şanlı çağlar anılmakta,

Kırkpınar’da Edirne’de

**

Garip aşık dile gelir,

Şeyda bülbül güle gelir,

Kırkpınar’da Edirne’de.

**

İşte çayır Hodri meydan,

Çık ortaya ey pehlivan,

Kırkpınar’da Edirne’de

**

Güreşler kıran kırana,

Meydan döner bir harmana,

Kırkpınar’da Edirne ‘de.

Ve de

“Edirne köprüsü taştan

Sen çıkardın beni baştan”

Kırkpınar’da Edirne’de.

U.T