SINAVLAR… VE ANILAR

Cuma günü bir öğretim yılı ikinci dönem Uzun sayılabilecek bir tatil dönemi devreye girmişti. Ama o da bitti.Öğretmenler için aynı şey söz konusu değil. Onlar seminer çalışmaları bahanesiyle bir ay daha okullarını gidip gelecek. Bir etkinlik yapılıyor mu? Ayırdında değilim. Oysa seminer, bir eğitim sorununu ele alıp, o konuyu derinliğine incelemektir. Önceki yıllarda öyle bir çalışma olmazdı. Ancak birileri öğrenciler için yapılan bu dinlenme süresini öğretmenlere çok gördü. Bu kadar tatil olmazmış efendim…Bari,ve hiç olmazsa programlar incelenebilir Öteki ülkelerde, kültürlerini arttırmak için bir maaş daha verilip gezmeleri önerilirmiş… diye duymuştum. Yine sürmekte mi, bilemiyorum. Ulu önder öğretmenlerin aylığı milletvekillerinden az olmasın diye söylemiş.

Öğretmenlerin işi derse girip çıkmakla sonlanmaz. Onlar sürekli olarak çalışmak zorundadır. Yazılıları okumak, ders hazırlayıp, plan yapmak, bilimsel ve eğitsel gelişmeleri izlemek ve kitap okumak zorundadır. Bunun için zaman kısıtlaması yoktur, olamaz.Mesleğin özü bunları gerektirir benim bildiğim.

Okul ve öğrencilerin sorunlarıyla ilgilenmek de önemli görevlerindendir. Yani öğretmenlik okulda bitmez. Mahallede, kahvelerde ister istemez sürer…

Ertesi gün sınavlar başladı.Bu nasıl iş anlamadım. Biraz ara verilseydi, daha iyi olmaz mıydı? Yorgun argın sınava girmek başarıyı olumsuz yönde etkilemez mi?

İnsanın ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir çok faktör var elbet. Bunlardan biri de sınavlar.

Bu nedenle sınavlar eskiye göre büyük oranda azaltıldı.  Bitirme sıvarlı hem yazılı hem sözlü yapılıyordu. Yoklamalar da yıl içinde yapılmaktaydı. Tahtaya kaldırmak, aniden sınav yapmak artık yok. Ancak ÜSS sınavları hem fazlalaştı, hem zorlaştı. Hazırlık dönemi yıllarca sürmekte. Stres de ona göre sürmekte.

Hele çok daha önceleri lise bitirmelerde yapılan bakalorya sınavları da artık  ve iyi ki yok.

Yani özetle söylemek gerekirse sınavları mümkün olduğunca sağlık açısından azaltmakta yarar var.

Sınavlar duygusal yönden de etkiler. Heyecan artar,gerilim son haddine varır, korkular gelişir... Tüm bunlar ve diğerleri   aklımızı da az ya da çok (kişiye göre değişir)olumsuzlaştırabilir.

Hani bilirsiniz Napolyon bile gece yarısı çağrıldığında korkmuş. Sebebini duyunca korkusu azalmış. “Ben de sınava çağrılıyorum sandım’. Demiş.

--------------------------

TARİHİ BULUŞMA

Bilindiği gibi İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlığı seçimi YSK kararıyla yenilenmesine karar verilmişti. AP’nin olağanüstü itirazından sonra 23 Haziran’a ertelenen seçime bir hafta kala Tarihi Buluşma gerçekleşti. İki aday  Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım Beyler  gece saat 21’de bir araya geldi. Sunucunun sorularını yanıtlama biçiminde süren tartışma iki saatten fazla sürdü.Ve Ekranların çoğundan yansıtıldı. Sanırım  tüm T.C  dinledi…

Uzun zamandır gerilimin sürdüğü toplumun llgisi doğaldı elbet…

Dinleyenlerden  yalnızca biri de bendim. İlginç söylemlere rağmen bana göre daha önceleri söylenenler büyük oranda tekrarlandı. Olağanüstü bir değişiklik duyamadım göremedim. Böyle izlenimlerime rağmen buluşmanın bir tarihi değeri olduğunun da ayırdındayım.

Bu bir örnek olmalı ve böyle siyasal buluşmalar gerçekleşmeli. Halkımızın bunlara gereksinmesi olduğunu sanıyorum.

Böylece İstanbul seçimlerine bir haftadan daha az kaldı.Seçimin ülkemize  hayırlı olmasını diler,demokrasimizin yaşamasını umarım…

Not: İmamoğlu büyük farkla kazanmıştı. Şimdi hepsi anılarda kaldı.