1-7 Temmuz' 1919'da gerçekleştirilen Kırkpınar Şenlikleri dün sonlandı. Yüzyıllardan beri süren bu geleneksel organizasyon özü ya da temeli: “Kırkpınar yağlı güreşleri”dir Bu yıl, bir yenisi daha yaşandı. Yani öyküden ya da efsaneden bu yana bu kadar yıl geçmiş ve bu kadar yıl bir gelenek olarak yaşanmış, yaşatılmış Aynı zamanda o günkü gibi, bozulmadan yaşatılmış… Bu kez 658. Si yaşandı ve sonlandı.
Bilindiği gibi, uygarlığın, tekniğin henüz olmadığı yıllar, o zamana göre ve o zamanın olanaklarıyla başlatılan bu kurum hemen hemen aynı biçimde bu günlere taşınmış. Olayı olduğu gibi bu denli bu günlere taşımak ve yaşamak bir ayrıcalık olmalı. Bu günlerin futbolu neyse, o günlerin yağlı güreşi de en geçerli etkinliklerdendi.
Bu nedenle başta Edirne Belediyesi olmak üzere katkısı olanların tümü içten kutluyorum.
Pazar günü finaller başladı baş pehlivanlık güreşleri. Finale kalan Orhan Okulu ve Ali gürbüz'dü. Çok ilginç gösteri ve söylemlerden sonra iki baş pehlivan adayı kapıştılar. Gösteriler arasında yer alan bayrağımızın büyüklüğü göz kamaştırıcıydı. Bazılarına ders niteliği taşıyordu. Çayır turu atarken dalgalanması alkışlanması ve izleyenlerin de ayağa kalkarark bayrağımızı dalgalandırmaları en güzel görüntülerden biri oldu.
Kırkpınar öncesi davetlerde “kırmızı dipli mum” kullanılır. Özellikle önemli kişiler böyle davet edilirdi. Yine öyle oldu. O davet şekli Kırkpınarın simgesi olarak yaşamakta, yaşatılmakta. Günün koşullarına göre önemli bir buluş bence. Sanırım bu gelenek de yaşatıldı.Davetiye kullanmak da onun yerini alabilir elbet.
Güreşlere davul-zurna (40) ekibi eşlik eder, başından sonuna değin. Yine öyleydi. Dost meslektaş Beyazıt Sansı'ın Kırkpınar bestesi ve şiiri de bir başka duygulandırdı izleyenleri… Bu marş ve şiir elbette kalıcı olmalı, görüşündeyim.
Bu arada cazgırın sunumunu da unutmamak gerek. O sunum pehlivanları motive eder ve izleyenleri coşturur. Böyle başlar kapışma.
Önce iki pehlivan peşreve başlar. Bu bir tür ısınma hareketidir. Yine öyle başladılar, davul zurna eşliğinde.
Ben bu tarihi ve geleneksel güreşleri ancak TV kanallarından izleyebildim.
Daha önce açık arttırma ile güreşlerin temel direği olan ağa seçimi yapıdı. Bu yıl da Seyfettin Şahin ağalığı üstlenen isim.Sanırım 10 Kez “Kırkpınar Ağalığı”nı kazanan Şahin'in ödeyeceği rakam 661bin lira ile 659. Kırkpınar Ağası oldu.
Başa kalan pehlivanlar iki günür diğer adayları mağlup ede ede sona kaldıkları için yorgundular. Onları yorgunluğun dışında yakıcı güneş ve göze kaçan yağ ve terleri de aşmaları gerekiyordu. Her zaman olduğu gibi güreşler başlamadan tüm pehlivanlar kıspetleri de dahil tepeden tırnağa yağlanır. Yine öyle oldu. Bu son üç gün Kırkpınar meydanı izleyenlerle dolar, taşar. Yine öyleydi. Hele finale kalan iki başpehlivan adayı güreşmeye başlayınca ilgi ve sevgi artar. Alkışlar güç kazanır. Tüm izleyenler ve taraftarlar dikkat kesilir. Kuşlar bile ötmez olur…
Uzattık galiba hemen başlatalım öyleyse:
İlk YARIM saat süresince güreş yoktu. Dizleri yere bile değmedi. Ayakta geçti, yarım saat. Bu arada kule hakemlerinden biri şu anımsatmayı yaptı: Eskiden böyle durumlarda “Dizine ayna mı bağladın” denirmiş. Beş dakika uzatmalarda da aynı durum sürdü. Seyircilerin protestolarına, hakemlerin uyarmalarına rağmen beş dakika da bitiverdi. Orada bulunanlar “zevksiz bir final” dediler. Gerçekten de baş pehlivanlık güreşlerinin böyle geçmesi can sıkıcıydı.
Kurallar gereği “altın puan” süresine girildi.Artık, yani bundan sonra bir puan alan güreşçi kazanmış olacaktı.
Son kapışma ilginç ve çekiydi. Oyun içinde oyun Orhan Okulu'nun yenilmesine neden oldu. Böylece ülkemizin baş pehlivanı ALİ GÜRBÜZ oldu.
Daha sonra madalya törenleri yapılarak barağımız Baş pehlivan tarafından ve İstiklal Marşı eşliğinde gönderden indirildi.
Güreşler dışındaki etkinlikler de ilginçti. Güreş alanının dışında yaşananlar da panayır havasını andırmaktaydı.
Edirne bir hafta boyunca yüksek sıcaklara rağmen dolup taştı.
Etkinliğe katılanlar arasında yer alan davetliler, de ayrı bir renk kattı Kırkpınar'a .Spor bakanımız , valimiz ve belediye başkanımız, izleyenler arasındaydı.Bir ara İBB başkanı Ekrem İmamoğlu 'da izleyenler arasında yerini aldı. İmamoğlu'na karşı ilgi yine olağanüstüydü doğrusu.
Böylece bir Kırkpınar rüzgarı esti. Ilıman ve geleneksel b,ir rüzgardı. Ancak her şey gibi o rüzgar da geldi geçti.
Nedense medya pek ilgi göstermedi gibi geldi bana. Bir kanal dışında başka bir yansıma göremedim ben. Haber olarak bir iki kanal dışında yoktu. Basında yani gazetelerde bile ya çok az yaer buldu, ya da hiç.
Başta futbol olmak üzere öbür sporlara olağanüstü yer veren mernyanın yağlı güreşlere yer vermemesi ya da çokaz yer vermesi garibime gitti sanki. Yağlı güreşler spor değil mi yani. Geleneksel ve orijinal olmasına rağmen hiç mi önemi yok? Simgeleşen değerlerimize sahip çıkmak en başta onların görevi değil mi?
Çok fazla güreşçinin katıldığı, çok meraklının geldiği (Çadırlarda yatanlara rağmen) böyle bir etkinliğe ilgisiz kalmak yakışıksız değil mi?
Nice Kırkpınarlar'a…
Bir şiirimde diyorum kİ:
“… En güzel şiir olur Edirne
Kırkpınar akşamları “
(ANILARDA KALAN) KIRKPINAR…
Necdet Tezcan