Simit yaşantımızın eskiden beri vazgeçilmezlerindendir. Bir simit bir bardak çayla birlikte öğün geçiştirmek için birebirdir.
Hele sıkışık anlarda ve yolculuklarda bulunmaz bir nimet. Bir çok yerde simitler artık açıkta satılmıyor. Hele yeni yeni açılmış olan ve giderek yaygınlaşan simit evleri. O görevi daha derli toplu ve sağlıklı olarak gündemde tutmakta. En ucuz ve doyurucu olan simit özellikle otogarların demirbaşlarından. Halk arasında fakir yiyeceği olarak bilinir, öyledir de.
Ancak bazı yerlerde yine aynı satış biçimi devem etmekte. Satın aldığınız simitleri bazı satıcılar gazete kağıdına sarıp sunmakta.
Elden ele gezmiş, eski bir gazete ne denli temiz olabilir? Hep aklımı kurcalamıştır. Satıcının elleri mi, yoksa simit sarılan gazeteler mi?
Bu soruyu hep sormuşumdur kendime. Yanıt bulmakta hep zorlanmışımdır, nedense!.. Son günlerde ekmeklerle birlikte simitler de kandil simitine döndü
Öte yanda umutlar... Onları nereye sarsam da koruyamam. Kirlenmesini de istemiyorum ama... Poşete sarsam bir türlü, kese kağıdına sarsam başka türlü. Poşetlerin zararlı olduğu ortaya çıktı ama, aldıran yok. Aklıma başka bir şey de gelmiyor.
Gelmeyince, eşe dosta soruyorum ben de.
- Umutlarımı nereye, ya da nerede saklasam? İyi bir yere saklasam başına bir şey gelmez diye umuyorum. Çünkü, az kaşı-gözü yarılmadı. Az toz-toprak içinde kalmadı. Yıllardır itildiği kıyıda bekleyip durdu.
- Tam yeşerip açacakken, az taşlanmadı; az, ipliği pazara çıkarılmadı.
Tam yeşerecek, çiçeklenecekken.dallarını kırdılar.
Uzak yıldızlara aktardım sorunu yine kar etmedi.
Ama öldüremediler umutlarımı. Çünkü onları yalnızlığıma sardım, sessizliğimle ısıttım. Bir dilim ekmeğe sürdüm bir şiirimde Yalnız bırakmadım uzun uzun. Kanatlarımla örttüm, sarıp sarmaladım.
Saldırıya uğradı yine de . Ezildi, sürüldü. Koruyamadığım zamanlar oldu
Kuş tüyünden yuva yaptım.
Yine de öldüremediler umutlarımı
Kavga, döğüş, şamata çıktığında kaçırdım onu.. Nereye mi? Ben de bilmiyorum. Az gittik, uz gidemedik. Savaş savaş yaklaştılar, İçimize sığmaya çalıştılar. Görünmeyen bir karanlık kuşu gibi dolaştılar çevremizde.
Ama temizleyemediler umutlarımı, koparamadılar benden.
Gün geldi bir dizide yaşadı. Bir şiir oldu içimde gül-çiçek. Sarmaş, dolaş büyüdük sokak ağzında. Bir bez topun peşinde koştuk birlikte.
Tek kale oynadık o tozlu sokakta. Şiştirpan (topaç) çevirdik. Ya uçurtma uçurduğumuz o tepe, o yeşillik; o iç açan gök.Gazete kağıdından yaptığımız o uçurtmaları büyük bir sevgiyle göklere salardık. O yükseklikte uçurtma değil sanki biz uçardık.
Biz uçardık ve biz açardık.
Korkularımızla da yaşadık. Karanlıktan korktuk örneğin., yine ve hala korkuyoruz. Kavgadan, savaştan korkmuştuk, yine korkuyoruz.
Aydınlanmanın ışığında:
İşte umutlarım, işte iç aydınlıklarım.
Evet, onları öldüremediler ama çok çektirdiler.İşi bu olmalı fanatizmin!...
Yaralı umutlarla nereye? Diye sormayın bana, Her yere!...
Her güzele, iyiye , doğruya, gerçeğe!... İşim bu benim, bundan böyle!