Çevremdeki insanlarla sohbet ederken insanlarımızın, genellikle yakınma ve insanlarımızdan yana sitem ettiklerine şahit oluyorum. Neden bizim insanlarımız da, Avrupa devletlerindeki insanlar gibi kurallara uymaz, yüksek sesle konuşurlar, yakınlarına sözlü ve fiili şiddete bulunurlar 'Temizlik imandandır' derler temizlik kurallarına uymaz, çöpü sokağa bırakır, yerlere köyde yaşayanlar gibi tükürürler. 'Cennet annelerin ayakları altındadır' derler, kadına şiddet uygularlar. Adaletsizlik, hukuksuzluk, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, haksızlık bizde neden çok fazla? Kamuda liyakat değil sadakat neden hep isteniliyor? Neden en ufak özgürlükler dahi kısıtlanıp yasaklanıyor? Yakınmalar bu şekilde sürüp gidiyor. Peşi sıra da temcit pilavı gibi,
‘Eğitim şart hocam şart, yoksa bu cahil toplum adam olmaz!’, tespitini takılmış plak gibi tekrar edip duruyorlar.
Parantez açarak şunu belirtmeden geçmeyeyim: Genellikle bu sözü söyleyenler okumuş cahillerimiz. Bunların dillerinden vatan, millet, bayrak, din, iman eksik olmaz. Fırsatını bulunca da çocukları ile birlikte geleceklerini ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ararlar. Parantezi kapatalım. Bende onlara diyorum ki ‘Eğitim tek başına yeterli değildir. Kültür de gereklidir. Trafikte kuralsızlık, hırsızlık, rüşvet, bağırıp çağırmanın nedeni yalnız eğitimsiz sıradan insanlar ya da az okumuş cahil insanlar değil; okumuş, hem de en iyi okullarda okumuş insanlar da bu kötü davranışları, alışkanlıkları yapıyorlar. Hem de en saygısız şekilde. Yani, okumuş, eğitim almış insanlarımız da pirüpak değil. Bir Fransız atasözü şöyledir: “Boş başak dik, dolu başak eğik olur.” Eğitimli ama kültürlü olmayan insanlar ‘boş başaktır.’ Dolu başak olmak için yalnız okumak, eğitim almak yeterli değildir. Edebiyatla, sanatla ve sanatın değişik alanları ile olgunlaşmak, kültürlü olmak, demokrasiyi de içselleştirmek gerekir. Kendini beğenmiş, boş başak misali “eğitim de eğitim!” diyenler, nasıl bir eğitime de cevap vermiyorlar; demokratik, insanı, insan haklarını, doğayı ve bilimi merkeze alan eğitimi değil, kurucu iradenin veya dinsel ideolojiyi merkeze alan tekçi, sorgulamayan eğitimi merkezlerine alıyorlar. İkisi de tarafgirdir. Demokrat, çoğulcu değil, tek tipçi, ezbercidir. Bu ideolojik eğitimlerden de kaliteli, hak hukuk tanıyan, dürüst insan az çıkar. Oysa eğitim bir araçtır. Amaç, kültürlü, soran, sorgulayan, hak hukuk tanıyan, yaratıcı, insana, çevreye ve doğaya duyarlı, olgun, dürüst insan yetiştirmek olmalı. Bunun için de sorgulayıcı eğitim ve felsefe, matematik, sanat, edebiyat, dersleri çok önemlidir. Koca koca generallerin, valilerin, savcı ve hâkimlerin ve daha nice okumuş cahillerin ilkokul mezunu dahi olmayan sümüklü bir adamın arkasından gittiklerini, ülkeyi ne hale getirdiklerini 15 Temmuz'da trajik bir şekilde, yaşayarak gördük. Bunlar hangi okullarda ne tür bir eğitimden geçmişlerdi? Bu generaller, paşalar harp okullarında okumadılar mı? İdeolojik kurucu iradenin eğitim tedrisatından geçmediler mi?
Tabi ki geçtiler. Sonuç koca bir hüsran!
Öğrencilerime sorardım, siz sokakta hiç doktorların, profesörlerin, savcı veya hâkimin, yazarların, sanatçıların, öğretmenlerinizin kavga ettiğini gördünüz mü? Hemen hemen hepsi hayır derlerdi. “Peki, kimler kavga ediyor?” diye sorduğumda, “cahil insanlar, sokakta boş gezen, işi gücü olmayan insanlar, kaba, kendini beğenmiş insanlar” derlerdi. Ben de onlara, tamam, doğru gözlem yapmışsınız ama okumuş kültürsüz cahil insanları da unutmayın, cahiller kadar hatta daha fazla okumuş cahillerden de kendinizi ve ülkemizi koruyun derdim.
Demek ki, sıkıntımız tek başına uygulanan ideolojik eğitim veya eğitimsizlik değil. Sıkıntımız demokratik olmayan, sorgulamayan eğitim ile birlikte, kültürle desteklenmeyen eğitimden de kaynaklanıyor.
İdeolojik, hiçbir geliştirici yönü olmayan lidere bağlılık ve sadakat eğitimi olunca böyle oluyor. Oysa sorgulayan, neden niçin sorularını soran bir eğitim olmalı. Bu eğitim de sanatla, kültürle taçlandırılmalı.
Yeğenim, “Dayı, konuşma ve yazılarında hep soru soruyorsun ve soruyla devam ediyorsun, bu bir alışkanlık mı, yoksa matematik öğretmeni olduğun için mi?”, diye sormuştu. Sormak, sorgulamak, düşünmek gerekir diye yanıt verip felsefe ve matematiğe önem veren ülkelerin, ileri felsefeciler çıkaran toplumların, halkların, devletlerin durumu ile çıkartmayan, felsefe dersleri okutmayan ülkelerin durumu ortada demiştim. Almanya, Hollanda ile Türkiye dâhil tüm Müslüman ülkeleri düşün, hangileri her alanda daha ileri, hangileri daha geri? Bir belgeselde izlemiştim, Pakistan'da, 350 bin medresede çocuklara yalnız Kur'an ezberletiliyor, hafızlık eğitimi veriliyor ama felsefe dersi yok. Matematik çok az okutuluyor. -Bizde de lise matematik müfredatından kimi konular, biyoloji dersinden evrim teorisi çıkartılıp, felsefe dersi de kaldırıldı.- Pakistan’ın ve komşusu Afganistan’ın durumu ortada değil mi? Neden diye sormayacak mıyız?
Nüfusu 2 milyara yaklaşan Müslümanlar, kendileri ve insanlık yararına son 800 yüzyıldır hangi buluşu yaptı? Kaç mucit çıkardı? Bunu sormayacak mıyız?
Tüm Müslümanlar hafız olsa neye yarar? Bu ezberci, beyinleri dondurulmuş, yaratıcı olmayan cihatçı kafalar insanlığa ne verebilirler ki açlık, kan ve gözyaşından başka.
Şunu unutma: İnsanlığı ileriye taşıyan pozitif bilimlerdir.
Son yıllarda bizde de ilkokullara kadar mescit yapımı, din eğitimi dersini ilkokul 1. sınıflara kadar yaygınlaştırma, karma eğitim-öğretimden vazgeçip, haremlik selamlık eğitime geçme, tarikat ve dini vakiflarla işbirliği yapma girişimleri var. Bunlar doğru değildir. Bu girişimler eğitimi daha da katı ideolojik duruma taşır. Böyle devam ederse eğitim-öğretimde çok daha gerilere düşer, pozitif bilimlerden, Batı ve Batı'nın değerlerinden hızla uzaklaşırız.
İlkokul çocuğunun tarikatlara, cami hocalarına, dine, soyut kavramlara değil; oyuna, sevgiye, sosyalleşmeye ve özgür birey olmaya ihtiyacı vardır.
Gençlerin bir arada olması onları sosyalleştirir. Normal olan budur. Doğa yasaları bunu gerektirir. Doğa, kız çocuklarını bir adada, erkek çocuklarını diğer bir adada ya da kıtalarda var etmedi. Kız ve erkek çocuklarını aynı dünya adasında var etti! Doğal olana karşı çıkmak kendi bedenini, aklını inkâr etmek değil midir?
Afganistan'da Taliban'ın yaptıkları ortada.
Taliban zihniyetinin geleceği yok. Çünkü o yol sağlıklı bir yol değildir. İlgili yöneticiler yol yakınken bu sevdalarından vazgeçmeli. Türkiye'nin inanç geleneği ve sosyolojisi buna uygun değil. Türkiye halkları, laiyiklikten, seküler yaşamdan, demoksiden yana olanlar siyasal İslamı ve şeriat kırıntılarını kolay kolay kabul etmezler. Bu çatışmayı getirir.
Ayrıca biz eğitimi, kültürle karıştırıyoruz. Bunlar aynı şeyler değil. Kültür, okumayı, eğitimi de kapsar. Tersi doğru değil, eğitim kültürü kapsamaz.
Kültürlü insanlar, derinliği olan nitelikli insanlardır.
Bize, sıradan, tın, insanlar değil, derinliği olan kültürlü insanlar lazım.
Kültürlü insanlar değerli, kıymetli insanlardır. Eğitimli insanlar ise önemli insanlardır. Önemliler her yerde çok var ama değerleri yok.
Değerliler, kıymetliler az bulunuyor.
Az olan değerlidir, kıymetlidir.
Eğitimli insanlarımızın, kendileri ve toplum için kültürle buluşmaya ihtiyacı var. Daha açıkçası İdeolojik takıntısı olan eğitimli dogmatik düşünen cahil insanlara değil, Türkiye'nin iyi eğitim almış demokrat, sorgulayan kültürlü insanlara ihtiyacı var.