TAKMALAR, TAKIŞTIRMALAR ve DİL

Orhan Kemal’in asıl adı; Mehmet Raşit Ögütçü imiş. “Baba Evi” yapıtını okurken öğrendim bunu. Daha önce de duymuşluğum vardı ama zaman her şeyi silip gidiyor. Çünkü, daha önceleri de O’nun “Arkadaş Islıkları” yapını okumuştum.

Ünlü romancımızın başka yapıtları ve önemli ödülleri de var. Kitabın arka kapagından bir aktarma:

Gazete ve dergilerde şiirler yazarak edebiyata atıldı.Daha sonra öykü türünde karar kıldı.Sürekli öyküler yazdı. İlk romanları ise , ‘Baba Evi’, “Avare Yıllar’, ve “Cemile’dir. 1957’de ‘Kardeş Payı’ adlı yapıtıyla Sait Faik, 1969’da ‘Önce Ekmek’ adlı yapıtıyla Sait Faik, ve Türk Dil Kurumu ödüllerini kazandı.

Bugün öykülerinden başka romanlarından pek çoğu dünyanın çeşitli ülkelerinde çevrilip yayınlanmıştır. “

Böylece vesileyle Orhan KEMAL romancımızı bir kez daha anımsatmak istedim. Ünü sınırlarımızı aşmış bu ünlümüzü özellikle gençlerin okumasını diliyorum. İnternet kafelerden ve bilgisayar tutkusundan kurtulabilirlerse iyi olur. Çünkü özellikle edebi yapıtlar insanın dünya görüşünü, düşünce biçimini genişletir ve ufkunu açar. Oralara gitmesinler demiyorum. Yalnızca okumaya da biraz zaman ayırmalarını özlüyorum.

Takma isim kullanma sanatçıların çoğunda vardır. Uyar mı bilmem ama halk edebiyatının “Mahla”sı gibi galiba.

Aklıma gelen örneklerden bazıları.: Behçet Necatigil’in asıl soyadı ‘Gönül ‘müş. Nazım Hikmet’in soyadı “Ran” mış…

Yanılmıyorsam bu durum oyuncularda da hayli yaygın.

Böyle bir şeye gereksinim var mı bilmiyorum. Yine de bazen kendini gizlemek gerektiğine inanıyorum. Çok eskiden köşe yazılarımda ben de kullanmıştım. Bunlardan biri: Demeç Tunaboylu idi.Ancak şiirlerimde hiç kullanmadım.

Yazar ve çizerleri bekleyen tehlikeler vardır. Her dönemde çoğunun başına bir şeyler gelmiştir, her zaman gelebilir.

Tak takıştır… geçerli bir saptama. Şu güzelleri görüyoruz. Tepeden tırnağa tak-takıştır, boya-foya. Giderek kısalan etekler, Dekolte giysiler, bikiniyle klip yapan popçular,

Estetikler, yağ aldırmalar ve zayıflama kürleri… Yapaylık almış başını gidiyor. Bakalım nereye değin yolu var. Yani yapay güzellikler insan güzelliğinin önüne geçti, geçiyor. Sanki bir gizli maraton koşusundayız. Yırtık kotlarla sahneye çıkmak ve sanatını “icra” etmek hangi aklın yarım elması.

Ya erkekler!

Onlar da bir başka alem. İlgiyi çekmenin kafayı kazıtmakla, küpe takmakla, saçı uzatıp arkaya toplamakla, küpeli gezmekle… olabileceğini sanıyorlar. “Şairdir ne yapsa yeridir” deyişi daha geçerli sanıyorum.

Biçimsel görüntü ne denli çekici olursa olsun geçiçidir. Bugün var, yarın yoktur. Sağlıklı, temiz ve bakımlı olmak… İşte geçici olmayan güzelliğin temel taşları. Tüm bunlar Kişilik güzelliği ile bütünleşirse ver elini adam gibi adam.

Bütün bu tutarsızlıklar sorumsuzlukları da yakanıza iliştirir, kişiliğinizi altüst eder. Ve gelsin bunalımlar, gelsin dengesizlikler.

Sonra evlen-boşan, boşan-evlen yarışı.Kısaca toplumun temel kurumu olan aile yapısı da oyuncağa döndü. Bundan böyle kim kimin anası, kim kimin babası, kim kimin nesi ? Hele çocuklar, hele çocuklar!.. İki arada iki derede. Sonra gelsin sorunlu kuşaklar.

Tüm bunlar anarşinin, terörün ve çağ dışı kalmanın ve kullanılıp sömürülmenin ekmeğine yağ-bal sürer. Anarşi yayılma eğilimine girer.

Orhan Kemal’in bir şiirinin son bölümü:

En önemli not insandır/Akıp giden bu sonsuz karmaşada/Yılgınlık diz çöker öykülerimizde/Romanlarımız kahramanlar yaratır/Kalk borusu öter şiirlerimizde/Tutar elinden alırız .” Moda,”Yakışanı giymektir.”deyşine kulak asan kaldı mı?Yani ne desek boş.

Dil Bayramı da bir süre önce kutlandı. Dilin kültür yaşantımızdaki önemi bir kez daha vurgulandı. Atatürk’ün.”Dilimizi yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıyız” Özdeyişi anımsandı mı bilmiyorum.

Dil, birlik ve bütünlüğün, iletişimin ve kendini ifade etmenin en öneml öğelerindendir.Bazıları dilimizin özleşmesine karşı tavırlar içinde. Neden? Diye sormak isterdim. Osmanlıca özlemi mi? Her toplum dünyanın her yerinde kendi dilini kollar, varsıllaştırır. Doğal olanı da budur, sanıyorum.

Güzel dilimiz bir gün (ses bayrağımız) bir gün gelir de yabancı diller boyunduruğundan kurtulur mu?.. Umarım!..