KIŞIN SICAĞA, YAZIN DENİZE -2-

Havalar çöl sıcaklarına dönüşünce deniz kokusu ve özlemi filizlenmeye başlıyor hemen. Bu da bir takıntı mı, değil mi? Bilmiyorum ama moda oldu gibi yazlıklara sığınmak. Durumu uygun olanlar için iyi bir şey olmalı. Çünkü kıyıların havası ve yosun kokusu insanlara iyi geliyor, en azından. Edirne bile aşırı sıcaklarıyla, ‘ne duruyorsunuz , yanacaksınız, haydi denize!.. der gibi bakıyor gözümüzün içine. Saros Körfezi, uzaktan el ediyor, Uyuyan Güzel (Semadirek), göz kırpıyor sanki. On ay boş kalan evleri temizlemek için gidenler de oluyor. Bunlar bir-iki gün kalıp işleri bitirdiklerinde dönüyor. Ama az da olsa temelli (sezon için) gidenler de yok değil.Akın, okullar kapandıktan sonra başlar artık. Yani Saros kıpırtıları başladı bile. Hem denizde, hem karada.

Hepsi güzel de sivri sinekler ne alemde belli değil.Bu aralar çok olur, hele önceden önlem alınmamışsa.

Sahi, gerekli önlemler alındı mı acep. Bunların içinde sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması, banka hizmetleri için personel artırım düşünülebilir. Bu bölgede kara sinekler de az değil. Yakın köylerden kıyıya inen köpekler çocukların korkulu rüyası.

Yerel gazetelerde okudum: Artık o sahillerde sık sık elektirik kesintileri olmayacakmış. Doğru olmasa bile epey sevindim. Çünkü yıllardır, bu kesintiler hep yaşandı. Bazen iki gün, iki gece sürdüğünü anımsarım. Neden önemli, çünkü elektirikli aletler ya bozuluyor ya da arızalanıyor. Buz dolabında st-balık ürünleri varsa kokuşabiliyor. O bölgede mevsim iki aydır ortalama olarak. Bu nedenle iki aycık her şey pırıl pırıl, ışık ışık olmalı. O bölgede yaşayanlar; dernekler, kurumlar sakinler de desteklerse çözümlenemeyecek sorun kalmaz , bana kalırsa.

Bizim fakirhane Gülçavuş Köyü sahilinde. Yani Sultaniçe’yle yakın yakına.

Sahildeki köye ait arazi çadır turizmine ayrılmış. İyi güzel de oraları neden güzelleştirilmiyor, ağaçlandırılmıyor, bir türlü aklım ermiyor. Köyün desteği ve yardımları da olabilmelidir. Çünkü oradaki yaşam köylülerin kazanmasına da yardımcı olacaktır. Denizle siteler arasında kalan Gazallar hem çirkinleştiriyor, hem de pislik ve mikrop yuvası. Bunlar da temizlenemez mi?

Küçükevren sapağından kıyıya ulaşan yol da tangır tungur, olmamalı,

Bizim sitelerin doğusunda yer alan çam ormanı gözümüz gibi korunmalı.Bir iki yıl önce, küçük bir yangın tehlikesi atlatılmıştı.

Puslu olmayan havalarda karşı kıyılar ve Gökçeada ufkumuza girebiliyor.

Gece sahile inerseniz gökyüzünü çok zengin olarak görebilirsiniz. Oralarda yıldızlar daha iri ve parlak sanki.

Ne yazık ki yazları böyle yerlere gidemeyenler de az değil. Keşke ulusal gelir dağılımı dengeli ve ele avuca sığacak gibi olsa da herkesin oralarda da bir evi olsa. Açlık ve işsizliğin kriz nedeniyle daha da artarken ben de yazlıktan söz ediyorum. Olacak iş mi? Ama gönül bu, istiyor işte.

SON DURAKTA

Bir bitişin son bestesinde yoz güvercinler

Uçtu uçacak sustu susacak derken

Ankara treni gibi gürültülü ve telaşlı

Vagonlar “başımıza taş yağacak” kafalı

Üzgün ve küskün ülkemin toprakları

Bizleri bekliyor ekip biçmeye doğru

Yoldan geçen bir arabın tozlu camları

Yolageldi çiftliğinde hüzün aşılar yine

Barışın çığlıkları taa bizden duyulmakta

Kimse kimseleri beklemez oldu son durakta