Bazı toplumsal değerler zaman zaman tırmanır, moda olur. Bunlar genelde iyi ve güzel şeyler değildir. Onlar zaten göze batmaz. Topluma sarsan olumsuzluklardır asıl olan. Aklıma gelenleri sayalım.
Dargınlık, kırgınlık,
Şiddet, zorbalık,
Cinayet
Boşanma,
Cehalet,Giyim kuşamda aşırılık
Gösteriş , caka
Bencillik,
Yabancı hayranlığı,
İşsizlik,
Geçim sıkıntısı…
Kedi-köpek modası..
Bunların tümü var bizde. Hem de aşırı ölçülerde.
Gençlerin sorulara bakış açısı da farklı. Giyim kuşamlarından başlasanız, yazılacak dünyanın yazısı çıkar.
Bir örnek vermeliyim: Bizim gençliğimizde tek tük de olsa, sigara içen genç kızlar vardı. Ancak sokakta, caddede içip dumanını savurmazlardı.Sorumsuz duyarsız ve aşırılıklara kaçmak sanırım genç olmanın raconunda var. Yine de ölçülü olmakta yarar var. Hepsi için söylemiyorum bunları elbet. Ama genelde böyle bir vurdumduymazlık söz konusu.
Dargınlıklar, kırgınlıklarsa öyle yaygınlaşmış durumda ki kardeş kardeşle,çocuk anne babayla dargın, görüşmezler, konuşmazlar. Bayramlarda bile gidip gelmezler. Bunların yüreğine şu şarkıyı söylemek gerekir mi? Anlarlar mı bilmem…
“Ömür dediğimiz şey, küsecek kadar çok mu?”
Bunu iyi dinlemek ve içine sindirmek gerekir. “Taş kalpliler…” kalmamalı bu dünya.
Apartman yaşamının da önemi var bu konuda. Bilirsiniz; Aynı apartmanda yaşayanlar gidip-gelme bir yana birbirlerini bile tanımazlar. Son yıllarda ana-baba evini bırakıp başka bir evde tek başına ya da kız arkadaşıyla yaşayanlar türedi.Bu neyin ifadesi anlamak mümkün değil. Üstelik yasal da değil, üstelik sosyal değerlerimize aykırı. Bu denli özgürlük ve sorumsuzluk biraz fazla değil mi, yaniciğime!...” Bireysel bir yaşama doğru uygun adım olsa ---bile
Aile olmanın , kardeş sevgisiyle ve ana-babanın güvenliğinde yaşamanın tadını bilmeyenlere anlatamazsınız bunları. Anlatsan da inanmazlar. Üstelik dalga geçmeye çalışırlar. Şu şarkı sözünün tam zamanı; “Dünya’da ölümden başkası yalan!…” Toplun içinde , birlikte yaşamak her yönden gereklidir. Toplumun ürünü ve parçası olduğumuzun bilincinde olabilsek, işler değişir kanısındayım. Toplumun ürünü olmak yerine giderek bencilliğe,yalnızlığa, sevgisizliğe doğru ekseni kaydırmanın ne yararı olabilir?
Bilinmelidir ki toplumlar kurum ve kurallardan oluşur. Bunlar olmasaydı, bambaşka bir insan olurduk. Hayvana daha yakın olurduk o zaman.
Toplumcu olmanın, benimsemenin nedeni ve nedenleri belli. Hayvanlar da toplu olarak yaşar, ama onların kurum ve kuralları yoktur. Onun için sürü denir
Toplumun mutluluğu, bireyin mutluluğu demektir.Sağlıklı toplumlar, sağlıklı bireylerden oluşur.
Sosyal demokratlık bu nedenlerden dolayı önemlidir. Böyle bir şey yok, uyduruk diyenlere Kuzey Avrupa Ülkerli örnek olarak gösterilebilir. Bu rejim, sömürüye ve eşitsizliğe karşıdır. Ama bu demokrasi yoluyla olmalıdır. Amaç aşağılara inmek değil, aşağıda olanları yukarıya taşımaktır.
Gazete okuyorsanız her gün şiddet ve cinayet haberlerini de okuyorsunuz demektir. O konuda bayağı yol almışız. Çeteleşme, mafyalaşma da içimize işlemiş. Kaçakçılığı da bu kategoride görebiliriz.Ötekileri başka bir yazımda gıdıklarım, umuyorum.