KABINA SIĞMAYAN ÜÇ GÜZEL…

G(aza) uzayan uzayım-trak bilmece

El eder tırtıklana tartaklana Pazarkule'den

Meriç'in Tunca'ya bakışına çamur-su ellerim

Kent suyuna dönüşümün ıslak yelinde

Korkusu kene bilincime uzanan budaklı dal

Son sınır kentinde minare gölgesine davul tozu

Duvarlar bile sarhoş kanayan son acıdan

Yine k(özleme) işinde enselenir ganimet

Çöl fırtınasından savrulan yalan

Satılmayan onurlu azınlık ülkesinden

Bir varsa bin yokmuş horlamaları

Kurumaz bu çeşmeler direnir işgalciye

(Saçmalar) gemisinde gözü doymaz maganda

Halktan kalan son kırıntıyı gagalarizel

Vizeli N.T

Anıları yeniden yaşamak bazen ders gibi olabilir. Diyerek yazımı yönlendiriyorum. Şu anda yağmur yok ama bu, olmayacak anlamına gelmez. Bu nedenle eski yaşananları anaımsamakta yarar var:

Edirne'in üç güzeli Arda, Meriç Tunca son yağmurların etkisi ve Bulgaristan'da bulunan Barajın taşması ya da kapaklarının açılması nedeniyle yatağına sığmaz konumuna sokuldu. Özellikle Meriç ve Arda'nın debileri arttı. Taşkınlar başladı böylece. Karaağaç Mahallesi yine sular altında. Bosna Köy'e ulaşmak olanak dışı.

Bereket alınan önlemler sayesinde aşırılıklar ve can kaybı olmadı. Mahalledeki okulların ve resmi kurumların bir günlüğüne tatil edilmesi önlemlerden yalnızca biri. Sayın Valimizin önderliğinde alınan bu önlemler çok yararlı oldu.

Önceki yıllarda da benzer olaylarda daha büyük sorunlar yaşamıştık. Özellikle Karaağaç Mahallemiz bu açıdan her zaman risk altında. O Karaağaç ki, Kurtuluş Savaşımızdan kalan en önemli anılarımızdan yalnızca biri. Böyle olayların önüne almak ve sorunu kökünden çözmek gerekir. Aynı sorun Yunanistan ve Bulgaristan için de geçerli. Elele verip bu insanlık sorununu çözmek insan olmanın gereğidir de. "Ev alma komşu al." deyişi anımsanıyor hemen. Bu iki ülke yıllardır Komşularımız. Öyle olunca neden elele verip ortak sorunları el birliği ile çözmeyelim? Çünkü boşuna mı?"Tek elin nesi var, çok elin sesi var." demişler. Yalnız bu konularda değil başka konularda da iş birliği önemli elbet.

İki nehrin şehre bakan yönlerine taşkınları önlemek için seddeler yapılmış. Bu da önemli ve eski bir önlem. Ama o zaman Komşularımızda barajlar yoktu. Ve bunlar yeterliydi. Şimdi koşullar değişti. Başka önlemlere de gereksinim oluştu. Su Akacağı Köyünün oralarda ortak bir baraj yapılacaktı. Bu konuda Bulgaristan'la elele verilecekti. Ama nedense yıllardır lafı var kendi yok. Vesileyle başka bir konuya gireceğim. Meriç ve Tunca'nın uygun yerlerine, doğal güzelliği etkilemeden bungalo tipi evler yapılsa da çok sıcaklarda o evler kiralansa diye düşünmek istiyorum. Olur mu, olmaz mı? Bunu yetkililer ve teknik adamlar bilir. Hani olsa, iyi olur diyorum; kendi kendime.

Seddeler sayesinde taşkınların kente giriş önlenmiş. Ama Meriç'in öte yakasına böyle bir şey yok. Taşkınlar şaşkına dönüştürmemesi için önlem, önlem, önlem...

Yoksa boşuna  anılar gerilerde kaldı. Bungalo evler yapıldı. Kiralanıyor bildiğim kadarıyla Meriç’in bazı kenarlarına piknik yerleri konuşlandı. Meriç’in uygun bölümlerine yedek kanallar açıldı. Yeni köprüler yapıldı. Böylece sanırım baskınlar artık olmaz. Daha yapılacak şeyler olabilir elbet.

Zaman bakalım neler gösterecek daha…