Günlerce süren KURBAN Bayramı tatili sonunda bitti. Kaçan kurbanlar, kurban yerine kendini kesip yaralanan acemi kasaplar, “kan akıtmanın” gerekli ve rahatlatıcı olduğunu savunanlar…
On günlük dinlenceyi fırsat bilip evden kaçanlar, bayramın armağanı trafik karmaşası ve ve kazalar. Ölenler, sakat kalanlar… Ne biçim trafik canavarıysa her bayramda olduğu gibi yne kırıp geçirdi. Bu arada beklide dini bayram olduğu için daha özenli kutlamalar ve sömürüye kurban gidenler. Derileri kim kime isterse ona versin yaklaşımları. İyi de THK vermenin ne sakıncası var? Kamu yararına ve evrensel boyutlarda çalışan bir kurum değil mi THK?
Bayramdan sonra normal yaşama dönüldü. Ama tatil nedeniyle hizmetler birikti ve aksadı.
Pazartesi sabah her yerde bir yoğunluk, her yönde bir kalabalık.
Önce ufak bir iş için bir PTT şubesine gideyim dedim. Ne göreyim iki kuyruklu sıra dışarıya taşmış. Hadi Öğleden sonra rahatlar, ben de o zaman giderim dedim. Spor olsun diye bu kez de yürüyerek gittim. Ne göreyim sabahtan daha kalabalık değil mi? İçimden söylenip durdum. Çünkü bu kez kuyruk asfalta kadar uzamıştı. Gene söylene söylene geri döndüm, Çünkü bu şubede çalışan bir kişi vardı, bir genç bayan. Böyle durumlarda destek gerekmez mi?
PTT devletin kurduğu eski bir kurum. Özeleşti mi, şirketleşti mi? Her neyse. Memur hizmeti vermeye başladı sanki. Cumartesi Pazar şubeleri de dahil, kapalı. Diğer günler dokuz beş arasında hizmet vermekte. Diğer zamanlarda nöbetçi bile yok. Kamuya hizmet eden kurumların bu durumu gözden geçirmeleri iyi olur gibi geliyor bana. Özelleşti ama güzelleşmedi desek alınan olur mu bilmem. Üstelik bu durum yalnız bizim buralarda değil; ülke çapında böyle. Gerçi, cepler, bilgisayar çıkınca hizmet azaldı da ondan mı desek. Yoksa bunlar çıktı, mertlik bozuldu mu? Desek.
Kapanmaya yakın bir banka şubesine uğradım. Orası da tıklım tıklım. Ana-baba günü desek abartmış olmayız, sanıyorum. Saatlerce bekleyenlerin çoğu geri dönmek zorunda kaldı, sonunda. Yürürken bankamatikler de ilgimi çekti. Çoğunun önünde kuyruklar vardı, onların da.
Bayramların bitiminden sonrasıyla hiç ilgilenmemiştim. Benim tanılarım elbette birer simge. Öteki kurumlarda da ve ülke çapında da bu sıkışıklık yaşanmıştır sanıyorum.
Gidiş dönüş yollarında çekilen çileler de sağlıklı dönenlere ders olmas da anı olarak kalır, sanıyorum. Bu arada trafik kazaları… Ölümler, yaralananlar…Yazık değil mi, acı değil mi?
Üsmen Aga’ya sordum: Bayram nasıl geçti bre agam!..
Ben bilmem, damat bilir dedi. İç güveyim Şakir Sali.
Koca bir koç almış idik ahırın kapısından girerken kaçmasın mı?
Eee…
Üç gün üç gece bekledik, geri dönmedi meret. Bayramdan sonra duyduk ki kurtlar sofrasında yemişler, derisini da satıp şarap almışlar.
Sonra ne olmuş?
Sonrasını ben da bilmem. Çünkü orada değildim, koçum.
-----------------------------------
SON TREN ve SON DURAK
Son tirenden son durakta inecek herkes
Yeri yılı, mevsimi belli değilse de
Kaçışı ve dönüşü olmayan bir yol bu yol
Yaşam işte böyle bir şey bir var bir yok
Son tur ve sondurakta zorunlu iniş
Sonrası yalan dolan, sonrası sonsuz
Sonsuz bir uykudur seni bekleyen
Geldiğin yere dönmek , işte hepsi bu
Artık sen yoksun, hiçbir zaman yok
Ne haber, ne duygu, ne sevda, her şey yok
Çünkü sen yoksan hiçbir şey yok
Hiçbir şey yok çünkü, sen yoksan
Zaten benim gerçek adımdır yok
N.T