VERGİ-DERGİ EĞİTİM-ÖĞRETİM

Vergi vermek bir yurttaşlık görevi, almak da devletin ödevi.. Başka bir deyişle vergi verilmez alınır, gibi geliyor bana. Her kazanan sanırım vergi mükellefidir. Çok kazanandan çok, az kazanandan kazancına göre vergi alınması sosyal adaletin gereğidir.

Memurların aylığından kesilir bildiğim. Yine bildiğim toplam vergilerin %40’ı bu kesimdenmiş.

Yalnız aklımın vermediği bir şey var: çok vergi verenler ödüllendiriyormuş.

Vergi verme işi bir yarış değil, bir ödevdir. Bir yarış değil. Öyle olunca bu ödüllendirme olayı anlamsız kalmıyor mu?

-----------------------

Edebiyat dergiler çıkar yıllardır Çoğu tutunamaz. Parasızlıktan batar bir süre sonra

Ama kimsenin umurunda olmaz.

Avrupa’da duyduğuma göre uygar insan sayılmanın ölçüleri varmış. Ölçülerden biri de aylık dergilerden en az ikisine abone olmakmış. Bizde böyle bir ölçü yok. Destek amacıyla bile yaklaşan olmaz. Okumak bir yana,destek bir yana.

Üç-beş kuruşa kıyamıyoruz; belki geçim derdinden, belki bilgisizlikten. Belki de paraya düşkünlüğümüzden. Önemsememiz de önemli bence.

Bu dergiler sanat ve kültür elçileridir. Bu konuda varlıklıların bile ilgisiz kalması anlamlı.Kültür kurumlarının bile desteği olmaz çokça.

Uluğ Turanlıoğlu Hoca’mız yaşarken Damla Dergisi’ni bir kez daha çıkaralım dedik.

Başladık çıkarmaya. Ama Edirne içinden bile destek bulamadık. Abone olanların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı.

Ben henüz çalıştığım için fazla katkım olamamıştı. Şöyle bir olayı hala anımsarım.

Yayın sorumlumuz Süreyya Eryaşar (Rahmetli) ve Hoca bir büroya girmişler. Anlatmışlar böyle böyle diye ve abone olmasını önermişler.

Yanıt : Ben dergi okumam…

Peki destek amaçlı olsun…

Boşa harcayacak param yok…

Peki büronuzda bekleyenler okur ya da göz gezdirir denmiş..

Yanıt: Öyle bir derdimiz yok…

Bir olay daha: Dergi çıkarken Edirne’de ki tüm edebiyat öğretmenlerine mektup gönderildi. Birinden bile ses çıkmadı.

Okumayan, evinde minik bir kitaplığı bile olmayan bir toplum olduk..

Cehalete doğru giden bir insan yığının ayak sesleri duyulmaya başladı bile.

-------------------------

Eğitim sistemimizde biçimsel değişiklik için öneriler var. 4+4+4 sistemi getirilmek isteniyor. Bazı çevreler de bunun politik amaçlı olduğu kanısında

Eğitimde yapılması gereken önemli şeyler var elbet. Özüne inilirse ortaya çıkar. Zaten bunlar biliniyor.

Eğitimle ilgili sorunlar bence eğiticilere bırakılmalı.Ve akıl ve bilimsel bulgular davranış bilimlerine göre düzenlenmeli.

Her iktidar değiştiğinde özellikle not sistemiyle oynanır. Bu kez “ANT” olayı bile gündeme geldi. “Gençliğe Hitabe” konusunda söylemler yaşandı.

El yazısı ve çözümleme yerine harf sistemi de gerekçesizdi. Cümle yönteminin algılamayla ilgili olduğu araştırılmadı sanıyorum. Geştalt psikolojisini bilenler neden cümle ile başlamanın gerektiğini de bilir diye düşünmek istiyorum.

Eski yıllarda Eğitim şuraları toplanırdı. Şimdilerde böyle bir şey olmadı sanıyorum. Eğitim elbette Ulasal ve bilimsel olmalı. Bağımsız olması da çok önemli…