Pazar günleri bir başka olur hep. Yine işte öylesine bir hafta sonu. Gazete ekmek alışverişlerinden sonra eve öndüm. Ama önce biraz yürüdüm. Ilıman bir lodos alnımda olmayan saçlarımda gezindi durdu. Sonbaharın ortalarına rağmen ılıman bir hava ve hafif güneşli bir gündü özetle.
Cumartesi pazarının oraya varmadan ince yani kadın seslerinden oluşan sesler geldi kulağıma.
Unutmuşum bu gün köy pazarı ya da kadınlar ya da emek pazarı olduğunu. Sesleri duyumsayınca anımsadım. Uzunca zaman oldu böyle bir pazarın icadı.
Girdim. Baktım daha çok un kökenli ürünler.Orada açılan yufkalar ve pişirilen yiyecekler. Ayrıca unlu ürünler, kesme kuskus v.b.
Yani köyde yetiştirilen meyve ve sebzelerden oluşan öbekler.. Alıcısı da vardı, az da sayılmazdı hani.
Caddede karşılaşan iki yetişkin erkek ilgimi çekti sonra. Tokalaştılar önce, sonra kafaları tokuşturdular. Uzun zamandır arada gördüğüm bu kafa tokuşturmaları ne anlama gelmekte, düşündüm durdum. İçinden çıkamadım. Tokalaşma yetmiyor mu? Diye sordum durdum kendime. Adamlardan birinin koyu kara sakalları ve bıyıkları vardı. Ötekinin saçları usturayla alınmıştı. Çocukluğumuzda “Kabak kafalı” derdik böylelerine.
Genç ve sakallı olanın kulağının birinde küpe vardı sanki.
Sonra her gün toprağa düşen şehitlerimizi ve yakınlarını anımsadım. Bir kez daha gözlerim buğulandı. Neyse ki lodos aldı götürdü hepsini. Yine cıscıbıl ben kaldım kendimle, geçici de olsa.
Dönerken kasaba uğramam gerekti, uğradım ben de. Ordan çıktıktan biraz sonra mahallemizin muhtarlığı… baktım biraz hareketli.
Birden aklıma geldi çok önceleri yine bir pazar günü bir oylama olduğu. Oylama minik bir minik referandum gibiydi ve Edirne Belediye’since düzenlenmişti. Daha önceki günlerde posta kutularına bırakılan broşürlerle de duyurulmuştu olay. Başkan Recep Gürkan imzalı duyuruda, Edirne için yeni bir yapılanma, hepsi birden mi olmalı, geliştirilen projeler ayrı ayrı mı olmalı? sorusuna yanıt aranacaktı. Kullandık oyumuzu. Bakalım hangisi halkça uygun görülecek?
Az önce El sıkışmaktan söz etmiştik. Öpüşmekte olmasa daha iyi olur kanısındayım. Hele grip domuzunun kol gezdiği şu günlerde. Bilindiği gibi bu mikrop geçebilir türden ve öldürücü.
Birden merak ettim sonra, bu grip nedeniyle ölen domuz var mı?
Akşama doğru hava yavaş yavaş bulutlanmaya başladı. Yağmur yağsam mı, yağmasam mı? Diye düşünüp durmakta. Daha sonra yağar mı bilinmez..
Derken bir baktım hava kararmış.Eski tip oyun da oynanan kahvelerde insanlar azalmış. Kahveye gelen gazetelere göz attım biraz. Sonra da “yolcu yolunda gerek” diyerek evin yolunu tuttum.
Ekmek almayı unutmadım ama. Çünkü bizim kültürde ekmeksiz ev olmaz. Hem nimettir, hem demirbaş.
Beslenme konusunda traş kesenlere, akıl verenlere bakmayın siz. Vücudunuzla barışık olun, onun dilinden anlayın yeter. Onlar bile sömürü ve rant peşinde..Nereye baksan alıcıdan çok satıcı var, sanki.