CAMI TIKLAYAN SERÇELER Ve DİNMEYEN ACILAR: ŞEHİTLERİMİZ

 “Mini mini bir kuş donmuştu/Pencereme konmuştu…” Diye başlayan bir çocuk şarkısı dalıma konuverdi.

Yeni bestelenmiş olmalı. Çünkü biliyorum ki bizim çocukluğumuzda Böyle bir ezgi yoktu. Belki de vardı da bize öğretilmemiş olabilir.

Kuşları ve dolaylı olarak kollamak ve sevmek amaçlı idi sanıyorum

Gerçi biz genelde ipin ucunu hep kaçırırız. Abartmayı, pay çıkarmayı çok severiz. Hayvan sevgisi kısmen de olsa gelişti. Evlerin bir bölümünde köpekle, kediyle iç içe yaşayanlar çoğalmakta. Moda ya, ben de yaparım hani!

Pencereye özellikle kışın ayazında, üşüyen ve aç kalan kuşlar evlerin pencerelerine konar, yardım umarlarmış, insanlardan; özellikle çocuklardan.

Ve yıllardan beri hep düşündürür ve duygulandırır bu öykü. Çünkü ben, öyle bir şeyle hiç karşılaşmadım çocukluğumda.

Anımsadığım kargaların tavan arasına yuva yapmalarıydı. Çocuk aklı işte; bazen tavan arasına girer ya yuvalarını bozar, yumurtalarını kırar , yavrularını tutsak ederdik.

Bunu gören ya da sezen kargalar başımıza üşüşür gagaları ve çığlıklarıyla korkutmaya çalışırlardı bizi.

Bir ara da güvercin alıp bakmış ve çoğaltmıştık. Bu sevimli kuşlar daha sevimli ve başkaydı.

Bizim oralarda sapana kuş lastiği denirdi. Erkek çocuklar çoğunun boynunda asılı dururdu.

Kuş avlamaya çalışırdık onlarla. Beceren de olurdu. Bu işlerde en beceriksiz bendim. Çocukluğum çabucak geldi geçti de bir serçe bile vuramadık.

Derelerden balık tutma işinde de öyleydim. Ancak parmak kadar bir tek balık nasılsa oltama gelmişti. Onu da kediye verdim, yememişti.

Şuraya varmak istiyorum.

Son günlerde iki serçe dadandı bizim pencerenin dış denizliğine.

Daha önceleri ve özellikle karlı buzlu günlerde oraya bulgur gibi şeyler koymuştuk. Gelip yemişlerdi.

Baktım, yiyecek olmasa bile sık sık uğramağa başladılar. Bir şeyler bulamadıkları zamanlarda da gagalarıyla camı tıklatmaya başladılar. Yine yiyecek istiyorlardı. Bu tıklamalar bizi uyarmak için olmalıydı.

Eşim de bende sevdik bu ziyaretleri. Yine bir şeyler koymak gerekiyordu. Bu iki sevimli kuşu kırmaya gelmezdi doğrusu. Bizi mutlu ediyorlar, sevindiriyorlardı. Sonra sonra güvercinler ve kargalar da uğrar oldu. Güvercinlere kızmıyordum. Ama kargaları hemen kovalıyordum. Eşim dedi ki, onlar da hayvan. Yani canlı… Haklıydı…

-------------------

Hey Tezcan, ne diyorsun sen?

Yaşadığımız acılar ve sorunlar diz boyu iken serçeler camı tıklıyormuş! Olacak şey mi? Daha bir iki gün önce sekiz şehit verdik. Duymadın mı?

Nevruz bahanesiyle yaşananları işitmedin mi?

Ucube örnekleri ve insanlık dışı yaratıklar acımasızca kan döküyor. Kandilde yağ değil kan dolu. Kin ve acıyla yaşıyoruz günlerdir. Utanmazlığın taşlaşmış yürekleri ve destekçileri bir türlü akıllarını başlarına toplayamadılar.

Silahla, kanla hamur yoğuranlar ve yandaşları istediğini yapacak, söyleyecek biz, kendi yurdumuzda susacağız. Olacak iş mi?

Şehitlerimize rahmet,, yakınlarına sabır, ülkeme baş sağlığı diliyorum bir kez daha ve içim burkularak...

Bir teselli bile olsa umarım son olur diyorum ama, kime?