Korona nostaljisi

Edirne Belediyesi’nce pandemi nedeniyle sinemaya gidemeyenlere yönelik başlatılan arabalı sinema faaliyeti beğeniliyor.

Türk sinemasının kilometre taşlarından başrollerini Kadir İnanır ve Türkân Şoray'ın oynadığı ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ ile başlayan arabalı sinema keyfi , başrollerini Kenan İmirzalıoğlu ile Tuğçe Kazaz’ın oynadığı ‘Uzun Hikaye’ ile devam etti.

Gösterimler, Dilaverbey Mahallesi Darül Hadis Caddesi’nde (Eski Keresteciler Sokağı olarak bilinen yer)  gerçekleştiriliyor.

 11 Temmuz Cumartesi Saat:21.30’da; Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Halit Akçatepe’nin başrollerini oynadığı ‘Üç Arkadaş’, 18 Temmuz Cumartesi günü aynı saatte Türk sinemasının yine ‘hit’ olmuş filmlerinden ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ gösterime sunacak.

Bugirişim Edirnelilerin geçmişte yaşadıkları sinema hatıralarını canlandırdı.

Yaşı yetenlerin (35-40) hafızasında canlandı; Serhat, Maarif, Ayvazoğlu, Cumhuriyet ve Saray sinemaları…

Kimisi yangınla, kimisi de televizyona yenilerek faaliyetlerine son verdi.

Biraz Edirne’de sinemanın geçmişine ve hatıralara yer verelim:

Edirne'de ilk sinema 1938 yılında (Cumhuyriyet dönemi için) Yeni Sinema adıyla açılmış. (Çeşitli kaynaklara göre)

Bu sinema 1963 yılında ise Halise Kamer İşmen tarafından satın alınarak, Serhat Sineması adıyla işletmeye başlanılmış.

Yıl 1964 Edirne’de il genelindeki sinema sayısı 10’u bulmuş. Keşan ve Uzunköprü ilçelerinde de sinemaların büyük ilgi gördüğü yıllar.

Bu yıllarda askerler köylere götürdükleri sinema makinesi ile köy meydanlarında oluşturulan sinema perdesinde vatandaşlara film gösterimi yapıyordu.

1970’li yılların sonları, 1980’li yıllarda televizyon tüm dünyada olduğu gibi Edirne’de de sinemaya darbeyi vuruyor.

Hızla sinema sayısı azalırken, ilde Serhat ve Maarif sinemaları dışında sinema kalmıyor.  Ayvazoğlu 1980’li yılların sonunda yeniden faaliyete geçirilmesine rağmen yangında faaliyeti yeniden sona erdi.

Erotik filmler, video film endüstrisi,  ülkede yaşanan sağ-sol olayları ve sonrası ihtilal derken aileler sinemaya gelmemeye başladı.

2000’li yıllarda salon sinemaları başladı.

Ayşekadın Opet yanında açılan Prestij, Muhittin Günel İş Merkezi’nde Carmen sinemaları ve KİPA’da açılan bu sinema salonları da çeşitli nedenlerle bir bir kapanırken, Erasta’daki sinema salonları hizmet vermeyi sürdürüyor. (Pandemide kapalıydı)

Unutmayalım; Trakya Üniversitesi Türkan Sabancı Kültür Merkezi’nde üniversitenin sinema kolu tarafından yapılan sinema gösterimleri de ilgi görüyordu.

Şener Şen’in ‘’Eşkıya’’ filmini orada izlemiş ve çok beğenmiştim.

Aslında çocukluğumuzda en çok gittiğimiz sinema ‘’Serhat’’tı.

Kapalı bölünü alt katı tahta koltuklar, üst kat ise deri koltuktandı. Yazlık bölüm tahta sandalyelerden ve birkaç masadan oluşuyordu.

Çekirdek çıtlatan aileler ve gençler ile çoğu zaman ful çekerdi.

Edirne’nin yerel markası ‘’Çağlar Gazozu’’nu yudumlarken, az sayıdaki masalı bölümden yer bulabilenler kendisini şanslı kabul edip, filmini izlerdi.

İki film birden izlenir, yerli ve yabancı o zamanın kaliteli filmlerini bazen birden fazla izlerdik.

Özellikle arabeskçi ve türkücülerin başrollerindeki filmler bir döneme damgasını bulmuştu.

(Fakir kız, zengin oğlan ya da bunun tam tersi. Daha sonra ünlü olup zengin olanın hikayeleri defalarca anlatılırdı. Karete filmleri sonrası dışarıya çıkan çocuklar filmdeki karekterler gibi usta bir dövüşçü edasıyla çeşitli hareketleri sergilerlerdi. Film sahnesinde kızı kötü adamların elinden kurtaran jönü alkışlayana da rastlardınız. Yani izleyici kendisini filmin içinde bulur, sanki yaşananlar gerçekmiş gibi bir algıya kapılırdı.)

Sinemanın işletmecisi hanım, makinist, birde ‘’Dilsiz’’ lakaplı görevli vardı. Dilsiz, Serhat Sineması’ndan emekli olmuş bir kişi. Asıl adını hatırlayamadı. Çok disiplinli ve temiz bir adamdı. Konuşamıyordu, o nedenle herkes dilsiz olarak onu ifade ederdi.Yaşıyorsa kulakları çınlasın.

Serhat Sineması çocukların, gençlerin buluşma noktasıydı.

Teksas, Tommiks gibi kitapların satışını sinema önünde yapan, ya da takas eden çocuklar ve gençler mutluydu.

Kışın sinemanın bekleme bölümünde yanan sobanın etrafında ısınanlar,film zamanı gelince salona girdiklerinde kendilerini filme kaptırıp, nasıl zaman geçirdiklerini anlamazdı.

Dilsiz, eski filmlerin rulolarını bisikletinin arkasına bağlar, terminalde otobüse vermek üzere götürürdü. İstanbul’dan gönderilmiş filmleri de otobüs yazıhanesinden alıp sinemaya getirirdi.

Gelecek haftalarda gelecek filmlerin afişleri ile filmlerden bazı sahnelere ait fotoğraflara bakarak, filmim konusu ile ilgili fikir edinirdik.

Serhat Sineması uzun yıllar zamana direndi. 

Anadolu Ajansı’ndayken sinema işletmecisi hanımla röportaj yapıp, haber oluşturmuştuk.

Edirnelilere ‘’Edirneliler sinemalarına sahip çıksın. Gelip film izlesinler. Benim dayanacak gücüm kalmadı. Satacağım. Burayı yıkılıp, dükkanlar yapacaklar’’ şeklinde seslenmişti.

Bu haberimizden kısa bir süre sonra sinemayı dediği gibi sattı. Şimdilerde burası beton oldu.

O tahta masalar, oturunca çivileri bir yerimize batan sandalyeler, koltuklar, o gazozlar, binlerce filmin görüntülerinin yansıdığı beyaz perde, filmlerin sesler, kısaca koca bir nostalji beton altında kaybolup gitti.

Bu yüzdendir ki, Edirne Belediyesi’nin bu nostaljik faaliyetini beğenip, destekliyorum.

Belediyecilik sadece partililere iş, ekonomik katkı sağlamak değil. Dalkavuklara, çıkarlarını düşünenlere hoş görünme yeri hiçdeğil.

Ufak ama yerinde dokunuşlarla kentte yaşayanları mutlu etmek, hizmet etmek, belki de asfalt dökmeden, inşaat yapmaktan daha memnun edici olabiliyor.

Günün Sözü: Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın. TOLSTOY