Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, siyasi hayatımızın önemli bir kırılım noktası olan 28 Şubat Post Modern Darbesinin yirmi beşinci yılı öncesi o günlerde yaşanlar hakkında bilgiler verdi.
İriş, Saadet Partisi İl Başkanlığı toplantı salonunda yaptığı basın toplantısında ülkemizin son 50 yıllık siyasi hayatına baktığımızda, önemli kırılım noktalarının görüldüğünü hatırlattı. 27 Mayıs 1960 Darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi ve 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi gibi olayların yaşandığını hatırlatan İriş, “Adı üzerinde darbe. Her bir darbenin ülkemize ve halkımıza çok ağır maliyetleri oldu. Halkımızın bugün yaşadığı sıkıntılarda bu darbelerin önemli payı olduğu, bilinen bir gerçektir” dedi.
Üç gün sonra, siyasi hayatımızın önemli bir kırılım noktası olan 28 Şubat Post Modern Darbesinin yirmi beşinci yılı olduğunu dile getiren İriş konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Neydi 28 Şubat? Halkın oylarıyla seçilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde güven oyu almış bir hükümetin antidemokratik, post modern operasyonlarla düşürülüşü. Başbakan Erbakan Hoca’mızın 54. Hükümeti ne yapmıştı da bu operasyonlara muhatap oldu? Fadime Şahin’ler, Ali Kalkancı’lar nereden çıktı? Hükümete balans ayarları ne anlama geliyordu? Daha pek çok soruyu sormak mümkün.
Halbuki, hayat pahalılığı altında ezilen tüm kesimlere, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, emeklisiyle tüm çalışanlara, beklenenin üzerinde zamlar verilmişti. Bu imkanlar, vergiyle, borçla değil, ülke kaynakları harekete geçirilerek, tatlı reçetelerle sağlanmıştı. Denk bütçe yapılarak devletimizin borçlanma ihtiyacı asgari seviyeye indirilmişti. Kutuplaşma yerine, Devlet-Millet kaynaşması sağlanmıştı. Nüfusu bir milyarı aşan 8 Müslüman Ülke ile kısa adı D-8 olan Ekonomik İş birliği Teşkilatı kurulmuştu. Türkiye’mizin huzur içinde kalkınmasını, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun güçlenmesini, kendi çıkarları için tehlike gören dış güçler, ülkemiz içinde ayartabildikleri kişi ve çevreleri kullanarak, her birine görevlerini dikkatle yaptırdılar. Ve hükümeti yıktılar.
15 GÜNDE 15 YASA GEÇTİ
Aradan çeyrek asır geçti. Köprülerin altından çok sular aktı. 54. Hükümetin yıkılışından sonra oluşan dumanlı havada çok şeyler yaşandı. Bankalar hortumlandı. Sanki ülkede adam kalmamış gibi, Ecevit’in sonradan “En Büyük Hatam” diye tanımladığı Kemal Derviş, Amerika’dan getirildi. Bakan yapıldı. 15 günde 15 yasa çıkarıldı. 70-80 senedir halkımızın alın teri birikimleri ile oluşturulan pek çok kurum, kuruluş talan edildi. Şeker Yasası, Tütün Yasası ve buna benzer 15 yasa çıkarıldı. Kemal Derviş 2002’de CHP’den Milletvekili seçildi. Yapacağını yaptı. 9 Mayıs 2005’te Milletvekilliğinden istifa edip Amerika’ya uçtu. Bütün bunlar, tamamıyla yerli ve milli olan 54. Erbakan Hükümetinin yıkılmasından sonra yaşandı. O kadar çok haksızlıklar yapıldı ki. Zamanın usta gazetecisi Mehmet Ali Birand, çalıştığı gazetenin manşetine şunları taşıdı; “yatacak yerimiz yok”
Geçenler geçti. Bizim inancımızda zerre kadar iyilik, zerre kadar kötülük karşılıksız kalmaz. Adalet mutlaka yerini bulur. Diğer taraftan hepimiz biliyoruz ki geçmişle yaşanmaz. Ancak ibret alınır. Kazanılan tecrübeler kullanılır. Eğer kullanılmazsa tarih tekerrür eder.
YÖNETİM ACİL ÖNLEMLER ALMALI
Bugün ülkemizde yaşanan hayat pahalılığı ve geçim darlığının halkımız üzerinde ağır etkileri vardır. Bu durumun süratle düzeltilmesi için, yönetimin acil tedbirler alması lazımdır. Zira gelir dağılımı adaletsizliği giderek artmaktadır. Nüfusun %20’sini oluşturan en yüksek gelir grubunun, toplam gelirden aldığı pay yaklaşık %50 olur iken, Nüfusun diğer bir %20’sini oluşturan en alt gelir grubunun aldığı pay, sadece %6 olmaktadır. Bu dağılım adil değildir.”
Yavuz Göktaş