Çocuklara hitap ederken ebeveynlerin tutumu, çocuğa yaklaşımı, onunla konuşma şekli hatta bakışları bile çocuklar için çok önemlidir. Çocuklar tüm bu durumlar sonucunda kendileri hakkında bazı düşünceler geliştirir. Çocuk, kimliğini ona edilen hitaplar, kullanılan kelimeler, kurulan cümleler üzerinden kurgular ve kendini buna göre inşa eder.
Çocukların gelişim dönemi özellikleri açısından anneciğim, babacığım gibi hitapları anlamakta zorlanırlar.Anne olmadığı halde kendi annesinin ona ‘anneciğim’ şeklindeki söylemi, çocukta kim olduğuna dair kafa karışıklığına yol açar. 5 yaşında bir çocuk olduğunuzu ve ebeveynlerinizin size ‘annecim’, ‘babacım’ diye hitap ettiğini düşünün. Kendinizi güçlü hissedebilirsiniz ama güvende hissedemezsiniz. Anne babanın çocuğuna mutlak vermesi gereken şey kendini güven içinde hissetme duygusudur. Bir üst konumdaki kişinin varlığını hissederek, kendini güvende hisseder. Güven içindeki çocuk sağlıklı gelişir. Ayrıca yaşları gereği somut öğrenme döneminde olan çocukların kafaları karışır ve kavram kargaşası yaşarlar.Bir diğer konu çocuğun model almasıdır. Çok önemli bir öğrenme şekli olan özdeşim kurmada ilk modellerimiz anne babamızdır. Biz onlara annecim, babacım derken çocuğun gözünde rol model olamayız.
Paşam, prensesim, güzeller güzelim, aslanım gibi oldukça ayrıcalıklı, üstünlük belirten hatta kişiye bir takım kavrama özgü kişilik özelliklerini yükleyen sıfatları sıkça kullandığımızda çocuklar bu sıfatları kendisine yönelik gerçekler olarak algılarlar. Çocuğumuz bizim gözümüzde bir prenstir ve şüphesiz dünyanın en yakışıklısı ve en güzelidir. Fakat hayatının her evresinde karşılaştığı her insan bu durumu böyle kabul etmeyebilir. İşte bu kavramların sık kullanımı çocukta narsistik-kendini üstün gören bir bakış açısı yaratabilir. Bu durum öncelikle ilk okul deneyimlerinde akranları ve diğer kişilerle sosyalleşirken daha sonraki zaman dilimlerinde de bir partnerleri olduğunda karşılarına bir problem olarak çıkabilmektedir.
Biraz daha açacak olursak ilk ev dışı sosyalleşmelerinde veya ilk okul deneyimlerinde herkesin gözünde evde sıkça anıldığı gibi bir paşa veya bir prenses olmadıklarını görürler. Fakat kendilerini yıllardır bu etiketlerle tanıdıkları için herkesin kendilerine paşa veya prensesliğin getirdiği konfor davranışlarıyla davranmasını, hitap etmesini bekleyebilirler. Çevresindeki herkes ona bu beklentisi doğrultusunda davranmayacağı için de sonunda ilk gerçek dünyalarında birtakım hayal kırıklıkları yaşayabilirler. Kendilerini bütünleştirdikleri bu kalıpları kaybettiklerindeyse aslında kim oldukları, kendilerini etrafa nasıl tanıtacakları ve anne babalarının kendilerine yalan mı söylediğiyle alakalı bir kaygı yaşayabilirler ve ardından çevrelerinde nasıl kabul edilecekleriyle alakalı yeni bir endişe yaşayabilirler.
Eşinize “aşkım” diye hitap ederken aynı sıfatı çocuğunuz için de kullanırsanız çocuğun kafası karışır. Ve gelişimsel süreç olan fallik döneminde anne babasına karşı cephe almasına, yetersiz hissetmesine ve birçok karmaşa yaşamasına yol açar. Çünkü çocuk daha soyut düşünemez. Her şeyi olduğu gibi algılar.Örneğin; annenin erkek çocuğuna aşkım, sevgilim gibi kelimelerle hitap ediyor olması çocuğun babasıyla kurduğu ilişkide rol karmaşası yaşamasına sebep oluyor. Babanın otoritesini görmezden gelen çocuğun cinsel kimliğini keşfetmesi ve bireyselleşmesi de engelleniyor."
Çocuğa hitap şeklimiz onu ayrıştırmayan, rol karmaşasına yol açmayan net ve basit kelimeler olmalıdır. “Kızım, oğlum, çocuğum, evladım, kendi adını söyleme …” gibi onu sosyal ortamda tanımlayan kelimeler seçilmelidir.Bazen aileler bu kelimeleri böyle kullanmanın çocuğa olan sevgisini anlatmaya yetmediğini, çocuğun sevilmediğini düşünmesine yol açacağını sanmaktadır. Bu düşünceler sizin kaygınızdır. Çocuğa sevgiyi hissettirmenin yolu sadece kullandığımız kelimeler değil, bunları kullanırken eşlik eden jest ve mimikler, beden dilimizdir. “Canım kızım” derken onu öpmeniz, ona sıkıca sarılmanız sevginizi güçlendirmenin bir yoludur.