Bu bir deyiş. Rumeli’de kalan içli ve düşündürücü özdeyişlerden biri. Önceki kuşak gerektiğinde söylerdi.Yani, ha gayret! Kış bitiyor. Anlamında olmalı. Sanırım biraz da öteki bizlerden. Söylenen deyişlerden biri de “Ölme eşeğim ölme yeşil çimen çıkacak”
Demek ki önceki yıllarda kışı atlatmak sağ-salim yaza çıkmak oldukça zorlu imiş. Odun biter, hayvanlar yemsiz kalınca telef olurlarmış.
Neyse ki o kışlar yok artık; diyemeyiz. Var, var da teknik olanaklar imdadımıza yetişmekte.
Bu gün yine takvim yaprağına baktım. Kasım 106, günün uzaması iki dakika idi. Demek ki şöyle ya da böyle yaz başlamış.
Yazın gelişini simgeleyen cemreler de dün düşmeye başlamıştı. Önce havaya düşermiş. Sonra toprağa ve suya.
Cemre nedir diye sorsanız, zor açıklarım hani. Birer simge olarak varsayıldığını düşünüyorum Kıştan çıkışın yaza yaklaşımın görünmez belirtileri gibi…
Ama yine de büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Ortancalara hava cıva.
Oysa, ortanca demek orta direk demekti bir zamanlar Binayı ayakta tutan işte bu direk ya da direklerdir.Bildiğimi biliyorum da bilmediklerimi ne yapsam diyorum. “Bilgin”, “ulema”, “ayaklı kütüphane” deyişlerinin de içi boşalmış gibi. Artık çok bilmek yerine, araştırmasını bilmek daha bir önem kazandı. Araştırma yüzyılı başladı desek daha yerinde olur sanıyorum.
Önceleri kaynaklar kısıtlıydı. Şimdi ise kaynak bolluğu. Ama ne yazık ki yararlanan azaldı. TV ve Bilgisayar çıktı, mertlik bozuldu,..anlayacağınız. Öğrenciler yalnızca ödev yapmak ya da başka olanaklardan yararlanmak için uğramakta kütüphanelere.Yetişkinler ise ekmek derdinde. Para hırsıyla yaşayanlarda az değil hani. Bir de çok bilenler kuyruğu var. Her konuda ahkam kesenler. Özeleştiriyi bilmez böyleleri.Kendini başkalarının yerine ya da başkalarını kendi yerine koymaz.
Çünkü artık günlük yaşıyoruz. Yalnızca bir tüketiciyiz artık. Oysa bildiğim kadarıyla üretim olmadan tüketici olmak sağlıksız ve risklidir. İlgi alanlarımız da giderek azalmakta.Top, pop, cep,cip… Gösteriş ve hava caka.. . Kişiliksizliğin canlı örnekleri. Böyle bir şeytan üçgeniyle nereye? Bilemem doğrusu. Nereye olacak? Çek-yat naralarıyla tam yol ileri. Ya da iki ileri üç geri.
Bir toplum kendi değerlerine sahip çıkamıyorsa, ne olur? Ne olacak, kültür emperyalizmi kilo alır. Bir toplumun en önemli değerlerinden biri dilidir. Dilsiz toplum olur mu? Sorusu bile sırıtıyor. Dilde kirlenme ise tüm kirlenmelerden daha önemlidir. Sayalım bakalım, neler çıkacak.
- Bir toplum en başta diline sahip çıkamıyorsa ne denir? Yanıtı sizin olsun.
- Ülkenin ormanlarına , yer altı zenginliklerine, denizlerine, dağlarına; özetle sahip çıkamıyorsa…
- Ulusal değerlerimizi varsıllaştırıp yararlı konuma sokamıyorsak…
- Su akarken biz bakıyorsak, herkes Ay’a, biz hala yaya isek, vay ki ne vay!
Hepsi bir yana İnsanımıza sahip çıkmamız çok önemli. Adam gibi adamlarımız nerde? İşsizlik, evsizlik, işsizlik… bir kader mi?
Sanmam, sanmıyorum, sanmak istemiyorum.
Her yıl; havaya, suya, toprağa düşen cemreler insan olmanın, insanca yaşamanın özüne ne zaman düşecek? Ne zaman şu ömrü insan gibi yaşayacağız.
KIŞIMDA BAHARSIN
Gülün gülüme, dalın dalıma değse
Değse dalgalar tenime değse
Hasretten gurbete uzayan yolda
Gam yemem elin elime değse
Kışımda baharsın baharımda yaz
Her sevgi ayında dudakta kiraz
Bakışın başka akışın başka
Yanışın başka yakışın başka
Nefesim okşuyor bakışlarını
Yüreğime akarken akışın başka
Kışımda baharsın baharımda yaz
Her mayıs ayında dudakta kiraz
Kış karsız aşk yarsız olamaz
Olamaz sevgisiz yaşam olamaz
Çöldeyim güldeyim bülbüldeyim bil
Çiçeğimde renkler sensiz olamaz
Kışımda baharsın baharımda yaz
Her lale ayında dudakta kiraz
N.T