Sinemanın tek eğlence olduğu günler… Çocukluk anılarında kaldı artık.
Çocukluk anıların nerde kaldı? Bir bilsem.
Bir bilebilsem onu geriye çağırmazdım. Çünkü gelmezdi, gelemezdi. Sanırım yerinden mutlu.
Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır, derler. Ne denli doğru bilemiyorum.
Ancak bir ömrün acılarla dolu olduğu konusunda ahkam kesebilirim.
Geçip giden günler, aylar, mevsimler, yıllar, yüz yıllar. Şimdi nerdeler. Gittikleri yerdeler… sanırım en doğru yaklaşım.
Sinema olayı yine canlandırılmak istenmekte. Bence artık çok geç. Çünkü TV, bilgisayar v.b çıktı çıkalı cömertlik bir kez daha bozuldu. Bir de Köroğlu’nun deyişiyle “Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu.” zamanlarda da olmuştu.
Sinemaya para verip giremediğimiz zamanlar: gruplaşır dışarıya verilen sesini dinlerdik.
Yine öyle bir gündü.Bir grup toplandık sesi dinliyor, bir anlam çıkarmaya çalışıyoruz. Eh, galiba on, on iki yaşlarındaydık.
Sonradan gruba katılan bir arkadaş filmi sordu. Ben hemen yanıtladım: “gavur filmi”.. Sahibi oradaymış meğer. Çok kızdı bu söyleme. Ayıpladı bizi. Meğer “Ecnebi Film” demeliymişiz.
O yaşamdan bu kalmış işte.
Yazlık sinemalar da vardı ve yaygındı. Bizim ilçede de vardı ve her film değiştikçe ve hemen hemen her akşam giderlik. Aileler de gelirdi. Zaten yaz gecelerinde ya sinema, ya park ya da yürüyüş…Meyhaneleri ve lokalleri de sayabiliriz ama onlar her zaman olan şeylerdi. Yaz kış varlardı zaten.
Bu sinemalarda kırık dökük tahta sandalyeler olurdu. Film ikide bir kopar ıslık sesleri uyarıcı olarak ötmeye başlardı.
Film biterdi sonunda ama izleyenler de biterdi, kanımca. Uyuklayanlar, horlayanlar … da olurdu zaman zaman.
Ancak her şeye rağmen sinema sanatın kollarından biridir, ve ne pahasına olursa olsun yaşamalı, yaşatılmalıdır.