Canlı günler yaşıyoruz, capcanlı…
Hem dünyada hem Edirne’de…
Tüm dünyayı saran dünya kupası maçları sürüyor. Hemen hemen her gün beş-altı takım kapışıyor. Hepsi de TRT ekranlarında. Hadi gel de izleme bakalım.İşin içinde ülkemiz de olsaydı izlemesi çok daha zevkli ve ilginç olacaktı. Ne yazık ki o mutluluğu bu kez çok gördüler.
Bir önceki dünya kupası, Japonya da yaşanmıştı. O kupada ülkemizin dünya üçüncüsü olması mutlu etmişti halkımızı.
Biz o yıl karşılaşmaları Enez- Gülçavuş sahilinde izlemiştik. Hem de olanaksızlıklar içinde. Çünkü uydu alıcısı yoktu kimselerde. Anca üç-beş kanal çıkıyordu. Maçlar sanırım ülkemiz de olduğu için o koşullarda bile zevkle izleniyordu.
Bu yıl Güney Afrika’da yapılan maçlara o ses (Onlarca arı kovanının uğultusu gibi) bilmem kaç gücünde çalınırsa kulakları bile sağır ediyormuş. O, uğultu mu, vızıltı mı.. desem bu yıl kupanın unutulmaz anılarına damgasını vuracak sanıyorum. Hoş olmadığını da belirtmem gerekiyor. Spor yapılan, top koşturulan böyle alanlarda böyle şeyler olmamalı. Futbolu top oyunu olmaktan uzaklaştıracak her şey doğru sayılamaz, normal karşılanamaz. Spor spor olmaktan çıkar.
Ama gel de bunu fanatiklere anlat.
“Hadi anlat bakalım!..”
Edirne’ye gelince…
Tarihi yağlı güreşler ve Kırkpınar haftasını yaşıyor. Ben bu yazıyı yazdığımda henüz sonlanmamıştı. Bilgisayara aktardığım şu anda her şey bitmişti. Türlü türlü etkinlik yağlı güreş sevenleri mutlu ediyor olmalı. Gece ortalarına doğru havai fişeklerin renkli görüntüleriyle gökyüzünde şenlik-şölene dönüşüyor. Sarayiçi’de ne arasan var . Zaten, bu bir haftanın son üç günü güreşlere ayrılmış. Cuma günü başlayan güreşler, Pazar günü akşama doğru sonlandırılıyor. İşte o güreş günlerinde davul zurna eşliğinde güreşçilerle dolup taşıyor. Dikkatimi Antalyalı güreşçilerin çokluğu çekti. Dereceye girenlerin on altısı oralı. Edirnemizden ise bir kişicik! Son belirlenen baş pehlivana altın kemer takılarak
Ve türlü armağanlarla ödüllendirilmekte. Bu arada açık arttırmayla Kırkpınar AĞA’sı seçildi.
Böylece 649. Kırkpınar geçen yıl da başpehlivan olan Mehmet YEŞİLYEŞİL’ yeniden başpehlivan olmasıyla bir kez daha tarihe karıştı. Yeşilyeşil önümüzdeki yılda aynı başarıyı gösterirse altın madalya onda kalacak.
Belediye Başkanı bir çok kişiye şilt falan armağan etti.Güzel bir yaklaşım elbet. Armağan alanların bir bölümünün bu organizasyonda herhangi bir hizmeti de yoktu.
Övünmek gibi olmasın ama bir gerçek diye yazıyorum: Ben de yıllardır yazılarımla, şiirlerimle farklı bir hizmetin içindeyim. Bu hizmetler karşılığında benim de bir şilt almam olabilir mi? Diye aklıma takıldı. Bir uyarıda bulunmanın yararı olabilir diye düşündüm. Benden başkaları da var ama bu benim dileğim yalnızca beni bağladığını da anımsatmalıyım
Kızanları bu işe sokmamakta da yasar var gibi geliyor bana. Vücut gelişimimi tamamlamadan ağır sporlar zararlı olabilir kanısındayım. Cazgır ve davul-zurna ekibi eskimiş söylemlerini geliştirmeli kanımca..
Yağlı güreşlerin kendine özgü kuralları da yerine konmalı. Puan yöntemi uygulanabilir mi? Bilmiyorum...