Kuşlar dünyası her zaman ilginç gelmiştir bana. Kuşlar konulu belgeselleri genellikle kaçırmam. Kiminin renkleri, bazılarının sesleri, hareketleri her zaman izlenmeye değer doğrusu. Hele hele sesleri…
Özellikle baharda ve şiir gibi ağaçlarda, şiir dinler gibi dinlerdik onları. Baharın renk renk çiçeklerini süsleyen o sesler; o kuş seslerine denli çekici ve ilginç ilkyazın pembe dallarında
O kuşlar yaşantımızın bir parçası gibiydiler, o hale dönüşmüşlerdi. Bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, yakamızı iliştireceğimiz gelirdi,; her türünden, her renginden.
Kırların, ormanların, ağaçların… neşesini bulması, onların gelişi ve ortaya çıkışıyla başlar.Ve gönül sesimizi etkiler.Duygularımızı kamçılar, mutluluk telimizi titretir.
Kuş sesleri insanlarla iç içe yaşar.Bir bülbül sesi, bir serçe çevikliği ya da ne bileyim, bir leylek takırtısı, mutla vardır anılarımızda.
Bazı türleri evimize girip, sesleriyle konuk olur, bazıları da bahçemizin yeşilliğini ya da bir ağac dınalını süsler.
Sabah işe giderken, ya da akşam üstü işten dönerken kuş seslerini kucaklamak artık olası değil.Hepsi artık başını alıp gitmiş, çekilmiştir içimizden. Onların yerine, bir saattan sonra ancak, rüzgar sesi, sis beyazlığı, kent gürültüsü siner saçlarımıza.
Ancak; hava bir süreliğine bile güzelleşse, ya da baharı andırınca birkaç kuş, pır pır edip uçar yüreğimizden. Yani yalnız ötmeye değil uçmaya da özen gösterirler. Ancak, ilkyazın o canlılığı, o neşesi o kıpır kıpırlığı başlamıştır artık. Zorlama bir gülüş gibi kaybolup giderler , yüzümüzden, gözümüzden, sağlığımız yerinde değilse.
Şiirlerde, şarkılarda kalmıştır şimdi, o armoni, o titreşim, o mutluluk…
Öte yandan Ahmet Haşim’in “Kuşlar mıdır onlar/Alemlerimizden sefer eyler…” dizeleri, içinizin kuşlarına, yaşam boyu kanaat açtırır, kanat çırptırır.
Zamanı gelince, dünyamızı süsleyen bu güzelliklerin, büyük bölümü çekip gidecektir. Kalanlar da saçaklarımıza yıkıntılarımıza , sığınacaktır, çaresiz.
Elbet bir gün gelecek, ne kuş, ne ses, ne renk!..
Şiirsiz kuş, kuşsuz şiir olmaz. Bizim Kuşçular Köyünden Üsmen Aga’nın iç güveyi Şakir Sali Aga bile “Olmaz, olmaz, dorudur…” demişti aslı yok yaylasında çobanken.
---------------------------------------------------------
O RÜZGARDA
O rüzgarda ne işim vardı a benim canlı cenazem
Kırkı çıkmamış loğusaların korku açan orkideleri
Nerden geldim neyi ve kimi seçtim arkası yarın
Peşime takılan kelebek yurdum benim
Nasıl ve nerden baksam ırmak ırmak okyanusları
İşimiz değil artık mehtapçığım kepenkler inik
Paslanmış anahtarla kapılarda kalmışız
Bil bakalım daha önceleri neredeydik biz
Bazen seçme şansın olmaz uçurum çeker
Uzaklardan eleder de seni bekler tuzaklar
Aşkın kör kuyusuna savrulan yaprağın
Albenisi göç etti (Ş)allı turnalar
N. T