Yeni Doğan Çetesi! Çete, isimlerini yeni doğan bebeklerden alıyor. Önce bebek hastaları anlaşmalı hastaneye sevk ettiriyorlar. Sevk işlemini ise örgüte bağlı 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanları gerçekleştiriyor. Bebeklerin durumu, olduğundan daha ağır gösteriliyor ve yatışları sağlanıyor. Anlaşmalı hastanelerin sahipleri ve başhekimleri çeteye yardım ederek maddi çıkar sağlıyor. Örgüte mensup bir şirket sahibi de pek çok hastanedeki yeni doğan ünitesini, elemanlarını yerleştirmek suretiyle örgüte tahsis ediyor. Her şeyi baştan sona kontrol ediyorlar. Bu sayede tedavi giderleri 3-4 kat artırılıyor ve SGK’dan yüksek ücret tahsil ediliyor.

Tabi bu süreçte yeni doğan bakım üniteleri ticarethane gibi kullanıldığı ve tıbbi yöntemlere riayet edilmediği için bazı bebekler enfeksiyon kapıp ölüyor. Kullanılacak ilaçları tedaviden düşürüp dışarıda satabilmek adına bazı bebeklerin “bilerek” ölümüne neden olunuyor. Hayatını kaybeden birçok bebeğin ise gerekli tıbbi tetkiklerden geçirilmediği ortaya çıkıyor.

Çete hakkında tam 494 sayfalık iddianame düzenlendi. Olayı soruşturan savcı makam odasında ölümle tehdit edildi. İddianameye göre tam 21 şüpheli bebek ölümü mevcut. Savcılık örgüt irtibatı şeklinde tam 2400 görüşme saptadı. Kaç yıldır bu sistemi sürdürdükleri ve daha kaç bebeği, hatta genç yaşlı hastayı bile isteye öldürdükleri ise henüz bilinmiyor. Bu vahşetin bırakın Türkiye’yi, dünyada bile eşi benzeri yok!

Çetenin başında ise Ferhat Sarı adında bir doktor yer alıyor. Sarı, eski bir PKK’lı. Örgüte üyelikten ceza bile alıyor. Sonrasında ise bu ceza o dönem çıkarılan Topluma Kazandırma Yasası ile 1 yıl 6 aya düşürülüyor. Ferhat Sarı üniversitede de affediliyor ve devlet PKK’lı bir adamı halkın cebiyle okutup doktor yapıyor. İşte o doktorun, yıllarca Türk bebeklerini para uğruna kuvözün içinde katlettiği ortaya çıkıyor!

Yanlış duymadınız… Bu olayın aşağılık, vicdansız ve kan donduran yönünü hiçbir cümleyle ile tam olarak ifade edemeyiz! Ama düşünün ki adli sicil kaydında PKK örgüt üyeliği cezası bulunan bir iti affettiğimiz yetmiyor gibi üstüne bir de doktor yapıyoruz.

22 yıldır ısrarla anlamadığımız hatta anlamamazlıktan geldiğimiz şeyin en iyi örneklerinden biri olsa gerek: Terörist, topluma kazandırılamaz! Terör, ancak teröristlerin her sahada yok edilmesiyle son bulur gerçeğini acı gerçeklerle öğrenmeye devam ediyoruz.

Ve biz bu filmi Hakkari’de Tunceli’de Şırnak’ta da gördük. Nasıl mı? Askeri hastaneler kapatıldıktan sonra çatışmalarda yaralanan nice polis ve askerimiz Ferhat Sarı gibi PKK’lı doktorların elinde can verdi!

PKK hastanelerde PKK barolarda! Diyarbakır Barosundan tutun Şanlıurfa Barosuna, Şırnak Barosundan tutun Van Barosuna kadar birçok baro, PKK’lı avukatlardan oluşuyor! İstanbul Barosu gibi bir baroda bile kadrosu tamamen PKK’lılarla dolu bir aday çıktığını da eklemekte fayda var! İşte özgürlük…

Üniversiteler, PKK’ya olan sempatisi ve eylemleri aşikâr olan, hatta iltisaklı öğrenci ve akademisyenlerle dolu. Sinema dizi camiasının da geri kalır yanı yok. Peki sonuç ne?
MİT, emniyet, yani devlet tüm bunların iltisakını bilmiyor mu?

Elbette biliyor. Ancak örgütçü doktorlar bugün beyaz önlükle örgüte hizmet etmeye, devletten maaş almaya, insanların canını yakmaya devam ediyor. Örgütçü akademisyenler örgüt adına gençleri manipüle etmeye, propaganda yapmaya devam ediyor. Vatana ve millete hiçbir müspet katkısı olmayacağı açık olan PKK’lı öğrenciler, devlet bütçesiyle okutulmaya devam ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren barolar, utanmadan PKK’lıları savunabiliyor. PKK’nın güttüğü sol kesime mensup örgüt sempatizanı oyuncular piyasa da cayır cayır iş almaya, ekranlarda görünmeye devam ediyor… Ve tamamı, son kertede örgüte hizmet ederek Türk vatandaşlarının canını yakıyor. Ulus devletin kökünü kazıyor.

Türkiye ilginç bir ülke vesselam! Türk çocuğu, babası 20 sene önce basit bir davadan ceza aldı diye devlet kurumunda çaycı bile yapılmıyorken, bir başka bebek katili olan PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın yeğenlerini milletvekili yapılıyor. PKK sizi tükürüğünde boğar diyen adam ise belediye başkanı seçiliyor. Adamın babası askeri kurşun sıkıyor, oğlu belediyeye özel kalem müdürü olarak atanıyor. Yahu bu memleketin evladı zamanında aldığı trafik cezasından dolayı, ‘’Acaba memurluğuma engel olur mu?’’ diye endişeden tırnağını yiyor!
Örgütlerle müzakere yapılamaz. Teröristler hiçbir şekilde topluma kazandırılamaz. Sadece dağlardaki teröristleri değil; hastanelerdeki, barolardaki, üniversitelerdeki, siyasetteki, sanattaki, kısaca her alandaki her kurumdaki ve her sokaktaki teröristi yok etmeliyiz. Nefes dahi aldırmamalıyız. Yalnız kendilerine değil, iltisakı belli olan yeğen, evlat, akraba her kim var ise… Devlet, bu gerçekleri Tanrı’nın bir ayeti gibi farz telakki etmeli…

Bunun için, Kaç 22 yıl daha geçmesi gerekiyor? Kaç acı daha çekilmeli? Kaç vaka daha yaşamalı? Kaç kez daha aldatılmalı?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.