“İnsanın kolayı bulunmaz”mış derler. “İnsan insanın kurdudur” deyişi de son zamanların gündeminde. Ne derlerse desinler, aldırma diyenler yalnızca köşeyi nasıl dönerim için çırpınanlar da.Şimdi sormak isteyenler olabilir, peki, sen ne diyorsun? Eh, madem ki ağzı olan konuşuyor; ben de “Maydanozlu köfteler” diyeyim olsun bitsin. Maydanoz deyince “Her yemeğe maydanoz olma “ deyişi de akla taşınıyor hemen. Böyle de denir mi? Bilemem ama demiş oldum bir kere. Başka deyişle “Dönüşü olmayan bir yola” girdim bile.
Bir ömürlük bir konuğuz hepimiz. Ve nedense “hiç ölmeyecekmiş”.. gibi, havalarında kocayıp, ver elini aret!.. Ama nedense “son” hiç kimsenin aklına gelmiyor. Bir hırs, bir köşe dönücülük, kavgalar, dargınlıklar, soygunlar… İşte çok kişinin ömür deposunda birikenler.Hoşgörü,işbirliği, sömürüye karşı olmak, insanca ve barış içinde bir yaşam… Aileler içinde ve akraba ilişkilerinde bile kalmadı. Bu akıllılar , baksanıza
Ne yumurtalar üretiyor. “Evlilik aşkı öldürür”müş. “Bir yastıkta bir ömür” deyişleri artık tavan arasına kaktı. Breh, bireh, ne buluş , ne yaklaşım dedirten o deyişi icat edenlere bravo doğrusu. Yalnız yatıp kalkmak ya da cinsellik mi yaşamak. Aç gözlüler yada gözü doymazlar için böyle galiba. Bu sözü icat edenler “Aile sevgisini yaşadılar mı? O sevgi bağlarını köpek-kedi sevgisinde arayanlara ne demeli bilmiyorum. Gülünüp, geçilir sanıyorum. Kışın soğuktan kaçıyorduk. Nereye? Elbette sıcak yuvalarımıza. Bu sıcaklık hangi barda, pavyonda ya da otel lobisinde olabilir? Aile, en azından bir güvece, bir paylaşım ortamında yaşamaktır. Aile yapısı olmasa, bebekler kreşlerde ya da benzer yerlerde mi sağlıklı gelişip büyüyecek. Yani sorunlu, kişiliksiz,hasta tipler. Bunların ne kendilerine ne çevrelerine yararı olabilir. Olsa olsa zararları dokunur. “Bir kötünün dokuz mahalleye zararı olur” deyişini hiç unutmamalıyız kanımca. Boşuna söylenmiş bir deyiş değil, sanıyorum.
Cinsellik mi, sapıklık mı? Almış başını gidiyor. Bu gereksinim açları sapıklık ortamına daha çabuk sürüklemekte. “Aşk Cinayetleri” en çarpıcı örnek bence. Vücudu tahrik edici biçimde sergilemek ve bu yolla delik olan cepleri doldurmak, insanlığa sığar mı? Bunu erdem gibi özgürlük gibi algılayanlara verilecek tek yanıt: Erdem değil, edepsizlik. Sahnelere amacının dışında çıkanların görüyoruz. Bir ipkini (yokini de denebilir) ve yarım südyenle boy gösterenleri. Neredeyse “soyunan kazanıyor…” günleri mi başlıyor.
Her şeyin yeri, zamanı , dozu olmalıdır. Bu durumların da gizliliği olmalıdır, ama kim anlar, kim dinler. Hele o pozlar, uyuyan karşı cinsi bile tahrik edici. Sonra da taciz şikayetleri.
“Hadi canım sen de” İ.İnönü’nün bir sözüydü. Kim kimi, hangi cins karşıtını özendiriyor, yanıtın siz verin.
Hele bazı gazetelerin cinsellik sayfaları, tam sakatlık örnekleri; fotoğraf ve açıklamalarıyla. Bu takıntılar yüzünden cinsel sömürü de alabildiğine. İnsanın birçok zaafı, zaafları vardır. Bana göre bunlardan ikisi çok önemli. Biri cinsellikse, biri dinsellik. Bir çok nedenlerden ötürü bu ikisine değinilmiyor, çözüm aranmıyor. Sonra ikisi de açık, gizli sömürülüyor. Rant sağlanıp, oya dönüştürme çabaları eksik olmuyor. Bu düğümleri ancak ve ancak akıl bilim yolu çözer. Yanaşan olmasa da bu böyle!..
Yaz gelince de sıcaklardan kaçıyoruz bu kez. Deniz kıyıları karınca yuvalarına dönüşmekte. İnsanlar denizden ve güneşten yararlanarak serinlemekte. Onda bile ölçülü ve dikkatli olmak… gereksinimi boy gösteriyor.