Tüm ülkenin gözü kulağı 23 Haziran'da gerçekleştirilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeydi.
İstanbul'da seçimleri Ekrem İmamoğlu'nun kazanması beklenendi; Fakat bu kadar oy farkı olacağı sanıyorum ki beklenmiyordu.
Sandıkta çok önemli mesajlar vardı.
Sadece bir İstanbul seçimi olmanın ötesinde sinyaller verdi.
O nedenle 23 Haziran seçimlerinden liderlerin, partilerin ve adayların çıkarması gereken önemli dersler var.
İstanbul seçimleri gösterdi ki, bundan sonra partiler değil kişiler ön plandadır.
Çağdaş, demokrat, insan haklarına saygılı, eş-dost, ırk ayrımı yapmadan, sadece hizmet odaklı çalışanlar, çevreleri rantiyeciler ve rüşvetçiler tarafından çevrelenmemiş kişiler, partileri ne olursa olsun halkın tercih sebebi olabiliyormuş.
Bence İstanbul seçimlerinden çıkan en önemli sonuçlardan bir tanesi budur.
İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu bu konuda tam anlamıyla bir çığır açmıştır.
Sayın Ekrem İmamoğlu'nu seçim çalışmaları süresince akıllı, yurtsever, katakulli peşinde olmayan, çevresine her daim sevgi ve saygı uyandıran bir portre çizmiş ve halkın takdirini kazanmıştır.
Diğer aday Sayın Binali Yıldırım ise göstermiş olduğu mutlak teslimiyet anlayışından ötürü, bana göre kendi siyasi yaşamını bitirmiş ayrıca partisine de ciddi bir zarar vermiştir.
Hangi partiden aday olunursa olunsun, başkan adayları ile ekip arkadaşları katakulli ve avanta işler peşinde koşturacaklarına kendi ya da aile bireyleri istedikleri şartlarda yasal ticari faaliyetler yapmalılar.
Seçmen artık tüm saydığımız unsurların yanında bu konulara da hassasiyet gösteriyor.
Bu anlamda her iki aday da ticareten son derece varlıklı olmalarına rağmen toplum nezdinde eleştiri konusu olmamışlar, kendi geleceklerini ve ailelerini adı belediyelerle anılan avanta işlere
bulaştırmamışlardır.
Sonuç olarak, siyaseti yalan-dolanla, rüşvet ve avantayla yapan, hizmet üretmeden makamlara gelebilmek ya da makamlarda kalabilmek için el-etek öpen, boş senet imzalayan ve Sayın Binali Yıldırım örneğindeki gibi teslimiyetçi insanlara seçmen artık oy vermeyecektir.
Özetle söylemek gerekirse, yalan – dolan, milliyetçilik ve din sömürücülüğü artık prim yapmıyor ve yapmayacak. Vatandaş artık, daha çok cebine girenle ilgileniyor.
Saydığımız özellikleri taşımayan adayların bana göre girmiş olduğumuz yeni dönemde seçim kazanma ihtimali artık kalmamıştır.
Oy kullanacak vatandaşlarımız bu kriterlere dikkat ettiğini göstermiş, aksi halde hizmet alamayacaklarını anlamışlardır.
İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, seçimden çıkan sonuçları ülkedeki tüm siyasetçiler ve belediye başkanlarının dikkatle incelemesini öneriyorum.