UĞUR MUMCU VE DEMOKRASİ ŞEHİTLERİ ANILDI

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi, Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu’yu ve Demokrasi Şehitlerimizi anma etkinliği düzenledi. Edirne Belediye binası önünden başlayan kortej yürüyüşü ve Atatürk anıtına çelenk sunulması ile başlayan anma töreni, Uğur Mumcu Parkı’nda basın açıklaması ve Uğur Mumcu anıtına karanfil sunulması ile son buldu.

ADD Edirne Şubesi, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giden gazeteci yazar Uğur Mumcu’yu ölüm yıl dönümünde andı.

Törene, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Selçuk Çakır, Hakan İşcan, CHP Edirne Merkez İlçe Başkanı Yücel Balkanlı, çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi, siyasi parti, sendika ve oda temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi tarafından düzenlenen Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu’yu ve Demokrasi Şehitlerimizi anma etkinliği kapsamında Edirne Belediye Başkanlığı önünde toplanan grup Bando eşliğinde Atatürk Anıtı'na yürüdü. Burada Atatürk Anıtı'na çelenk sunumu yapıldı. Daha sonra saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okundu.

Uğur Mumcu Anıtı önünde basın açıklamasını Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Başkanı Celil Özcan Okudu. Özcan, açıklamasında şunlara yer verdi:

"31 yıl önce, 24 Ocak 1993 günü Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu Laikliğin ve Demokrasinin yılmaz savunucusu “Kalpaksız Kuvvacı”mız Uğur Mumcu suikasta kurban gitti.

24 Ocak’ta “aydınlanma ve demokrasi” yolunda Uğur Mumcu’yu ve Gaffar Okkan’ı yitirdik. Ayrıca, hiç hak etmedikleri acı sonlarla aramızdan ayrılan, demokrasi, barış ve aydınlanma adına hayatlarını hiçe sayan, başta ilk aydınlanma şehidimiz Kubilay olmak üzere, Kurucu Genel Başkanımız Muammer Aksoy, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, Onat Kutlar, Necip Hablemitoğlu gibi bedenen aramızdan ayrılan tüm Devrim şehitlerimizi, rahmet, minnet ve özlemle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

31 Ocak 1990 akşam saatlerinde evinin önünde iki kahpe kurşunla katledilen Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy'un ve 24 Ocak 1993 sabahı otomobiline tuzaklanan bomba ile paramparça edilen Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu'nun yok edilmeleri, emperyalizmin seri siyasi cinayetler tuzağının kilometre taşlarıdır.

Emperyalistler siyasi cinayetlerle demokrasiyi katledip, özgürlükçü 1961 Anayasası yerine getirdiği yasakçı 1982 Anayasası ve antidemokratik darbe yasaları ile örgütlü toplumu, özerk üniversiteyi, özgür kültür ve sanat iklimini dinamitleyen, ABD'nin "Bizim oğlanlar yaptı" dediği 12 Eylül 1980 Faşist Darbesi'ne zemin oluşturulup toplumsal meşruiyet sağlanmış, ikinci halka ile de ülkemiz 2000'li yılların emperyal güdümlü Siyasal İslam çıkmazına sokulmuştur.

“Gerçekte vicdan özgürlüğü sadece laik toplumda meydana gelir” diyen Uğur Mumcu, kalkınmanın da, istismarın önüne geçmenin de tek yolunun laiklik olduğunu dile getirmişti. Ancak, kapitalizm ve onun çocuğu Emperyalizm 100 yıldır; Atatürk Cumhuriyeti’ni Antiemperyalist - Tam Bağımsız - Üniter Ulus Devlet özünden kopararak, Ulus olma bilincimizi ve Ulusal Birlik oluşturma irademizi etnik ırkçılık ve mezhepçilik tuzaklarına düşürmeye çalışmıştır. Emperyalistler, Laik Cumhuriyet rejimini dönüştürme çabasından hiç vazgeçmediler.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihin en büyük devrimlerinden biridir. Bu büyük devrimin ideolojisi, Kemalizm’dir! (Atatürkçülük/ Atatürkçü Düşünce)

Atatürk ve arkadaşları ilk gençlik yıllarından itibaren, kapitalizmin ve onun çocuğu emperyalizmin güç ve zaaflarını, Osmanlı Devleti’nin son 200 yılını ve durumunu, Anadolu insanının karakterini ve yeteneklerini, yaşayarak, cephe cephe savaşarak, araştırarak, okuyarak ve tartışarak öğrendiler. Antiemperyalist ve tam bağımsız bir Türk Devleti kurma fikri kafalarında gelişti, olgunlaştı. Yol haritalarını böyle kurguladılar.

Mustafa Kemal Paşa Kuruluş ve Kurtuluş mücadelesine başladığı ilk günlerde, daha 20 Temmuz 1920’de, Hakimiyet-i Milliye gazetesi’ndeki demecinde: “En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan millettir. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir’’ sözleriyle ve 1 Aralık 1921’de TBMM’de “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı mücadele eden insanlarız” diyerek neyle mücadele ettiklerini ve hedeflerinin ne olduğunu daha yolun başında ortaya koymuştur.

Milli Mücadele, Büyük Zafer, Lozan, Cumhuriyet, Aydınlanma Devrimleri ve sonrası hep bu yol haritasının planlanmış aşamaları, öngörülmüş sonuçlarıdır. Emperyalizmi ilk defa yenmek böyle bir bilincin, böyle bir iradenin ürünüdür. Türkiye Cumhuriyeti bu bilinçle yürütülen bir mücadelenin eseridir

Türk Devrimi de, her devrim gibi karşıtının doğduğunu görmüş, etkilerini yaşamıştır, yaşamaktadır.

Milli Mücadele ve kuruluş yıllarında İngiltere’nin güdümüyle çıkartılan şeriatçı isyanlarla başlatılan, zaferi Saraya teslim etme çabaları, ihanetler ve suikast girişimleriyle sürdürülen karşı devrim; Atatürk’ün erken kaybı sonrası ABD emperyalizminin ve bazı sağ iktidarların desteğiyle Cumhuriyetimizin altını oyma eylemlerini sürdürmüştür, hayli yol aldığı da görülmektedir.

Zaman; yıllardır unutturulmaya çalışılan Kemalizm’i, yani Atatürkçülüğü, yani Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni anımsama, gerçek anlamıyla anlama ve uygulama zamanıdır.

Çünkü; karşı devrim bir zehirdir, panzehiri de Kemalizm’dir.

Kemalizm (Atatürkçülük); Türk milleti’nin, 600 yıl konuştuğu dilin alfabesinden yoksun, cahil bırakılmışlığına, 400 yıl boyunca “İdraksiz Türkler” (Etrak-ı bi idrak) denilerek aşağılanmışlığına, üç asır cepheden cepheye koşturularak yoksullaştırılmışlığına ve 239 yıl süren yenilgilerle ezilmişliğine karşı, 18. yüzyıldan itibaren tam 200 yıl çabaladıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kadını, erkeği ve çocuğuyla yazabildiği tek doğru reçetedir.

Ulusumuz, o doğru reçeteyi yazıncaya kadar çok acılar çekmiş, uygulamak için de çok bedel ödemiş, çok can vermiştir.

Kemalizm; Anadolu insanının “yurdunu ve kasasını Batı’nın, vicdanını ve kafasını Doğu’nun pençesinden kurtarıp” geleceğin dünyasında yerini alma pusulası, varoluş manifestosudur.

Kemalizm; kuldan birey, tebaadan yurttaş, ümmetten millet, memalikten vatan, kadından insan, sömürgeden tam bağımsız memleket, enkazdan devlet, yokluktan varlık yaratma felsefesidir.

Kemalizm; devleti namusla, akıl ve bilimle, ahlak ve liyakatle yönetme iradesidir.

Kemalizm; tutkalı laiklik olan bir ilkeler bütünüdür. Dünyanın dilinden düşürmediği “demokrasi” de, ancak laiklik varsa, vardır. Laik olmayan bir devlet; rejimi ne olursa olsun, ne demokrasi olabilir, ne bağımsız yaşayabilir, ne bütün kalabilir, ne iç barışını koruyabilir, ne kalkınabilir, ne de vatandaşlarını huzur ve refah içinde yaşatabilir. Örneklerini görmek için sadece coğrafyamıza bakmak yeterlidir.

Kemalizm; antiemperyalist özü, tam bağımsızlık hedefi ve eserleriyle dünyaya, özellikle mazlum milletlere umut olmuş, çağını aşmış, gelecekte de geçerli olduğunu ispatlamış bir ideolojidir.

Bugün; - Muasır medeniyet seviyesini aşma hedefinden uzaklaşmışsak,

- Krizden krize sürüklenmekten harap ve bitap düşmüşsek,

- “Ne mutlu Türk’üm diyene” özdeyişi ırkçı bulunup reddedilmişse,

- Ulusal bayramlarımız unutturulmak isteniyorsa,

- “Andımız” yasaklanmış, “TC” tabelalardan kaldırılmış, “Atatürk” adı stadlardan, meydanlardan silinmişse,

Bunun nedeni;

Kemalizm’i ırkçılıkla, faşistlikle yaftalayıp yok sayma cehaleti, Atatürkçülüğe yağmurda açılacak şemsiye gözüyle bakma gafleti, başarısı kanıtlı Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni terk edip emperyalizmin güya mucizevi (!) kalkınma modeli haplarını yutma dalaletidir.

Bu nedenle,

-Laik, bilimsel, kamusal, ücretsiz ve milli bir eğitim sistemi şarttır.

-Tarikat ve cemaatlerden, din istismarcısı rant baronlarından, “Din kisvesi altındaki küfür ve melanetten” arınmış bir devlet ve toplum düzeni şarttır.

-Şeyhülislam özentiliğinden kurtulup laik Cumhuriyet kurumu olarak görev yapacak bir Diyanet İşleri Başkanlığı şarttır.

-Toplumcu, kamucu ve ulaşılabilir bir sağlık sistemi şarttır.

-Dört denge esasına dayanan, yüksek teknolojili mal üreten, kamu ve özel sektörü üretim temelinde bir araya getiren bir karma üretim ekonomisi şarttır.

-Ülkemizin özgün koşullarını ve bölgesel dengeleri gözeten bütüncül bir planlı kalkınma Modeli şarttır.

-Bölge merkezli, karşılıklılık esaslı, büyük devletlerle onurlu ve dengeli ilişkiler kuran bir dış politika şarttır.

-Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı şarttır.

-Özgür basın, özgür sanat, özgür bilim, baş tacı öğretmen ve özerk üniversite şarttır.

-Kadınlarımızı omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layık gören bir yönetim anlayışı şarttır.

-“Hudut namustur” diyen, “geçici sığınmacı” adlandırmasıyla meşrulaştırılmaya çalışılan yabancı istilasının, demografik yapımızı tarumar edip iç çatışma yaratma amaçlı yeni bir emperyal tuzak olduğunu gören, BOP’un 21. yüzyılın Sevr’i olduğunun farkında olan bir devlet aklı şarttır.

-Kendi eğitim, sağlık ve yargı sistemlerine, komuta bütünlüğüne, liyakat esaslı terfi ve atama düzenine sahip, siyaset ve tarikat etkisinden arınmış bir ordu şarttır.

-Dedikodulara malzeme olmayan, görevlileri siyasi partilerle anılmayan bir iç güvenlik teşkilatı şarttır.

-Emeği en yüce değer bilen bir çalışma hayatı şarttır.

-İnsanı, hayvanı, doğayı koruyan bir çevre bilinci şarttır.

-Adil bir vergi düzeni şarttır.

-Güzel sanatlara, edebiyata, müziğe, bilime, kültüre değer veren, yaratıcılığa saygılı bir iktidar anlayışı şarttır.

-Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımıza, adalarımız dahil vatan topraklarımıza, mavi vatanımıza, hava sahamıza, karasularımıza sahip çıkma kararlılığı şarttır.

-“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını içselleştirmiş bir siyaset kurumu şarttır.

-Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti şarttır.

Yeniden “Kemalist Devlet” “Yeniden Laik Cumhuriyet” şarttır.

Biz, Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu’yu ve Aydınlanma şehitlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağımız. O’nların katline yol açan bu değerlerin savunucusuyuz ve savunucusu olmayı ilelebet sürdüreceğiz.

SÖZ VERİYORUZ!"                                    

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi,  Basın açıklamasına destek veren, Edirne Belediye Başkanlığı, Trakya Gazeteciler Derneği, ÇYDD, Laik Oluşum Vakfı (TÜLOV), Bakkallar ve Tekel Bayileri Odası, Cem Vakfı, Balkan Ülkeleri Dayanışma Derneği, MMO, DİSK Emekli Sen, Eğitim Sen, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), Cumhuriyet Halk Partisi İl ve İlçe Başkanlığı, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, Memleket Partisi, Birleşik Kamu iş, Türk Kadınlar Birliği, Emekli Öğretmenler Derneği, Çömlekakpınarlılar Derneği, Tüketiciler Derneği'ne ve ayrıca etkinliğe katılım sağlayan DKÖ,  siyasi parti temsilcilerine ve Atatürkçü Dostlara teşekkür etti.

Etkinlik, Uğur Mumcu Anıtı'na karanfil sunumunun ardından sona erdi.

Yavuz Göktaş

banner8
Haberler