SAKARYA ZAFERİ’NİN 102. YILI KUTLU OLSUN

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetimi Sakarya Zaferi’nin 102. Yıl dönümünü kutladı. ADD Edirne Şubesi Yönetim Kurulu adına yapılan yazılı açıklamada Sakarya Meydan Muharebesinin Türk Milleti için bir ölüm kalım savaşı olduğunun altı çizildi.

Bu muharebe ile Türk ordularının taktik geri çekilme manevrasının sona erdiğinin, stratejik savunma anlayışı kabul edildiğinin ifade edildiği açıklamada şunlara yer verildi:

“Yunan Genelkurmayı, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden (10-24 Temmuz 1921) sonra, Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk ordusuna son darbeyi indirmek amacıyla hazırlıklarını tamamlayıp harekete geçmiştir. Bu arada Türk Ordusu da kesin sonuçlu bir meydan savaşı için tüm birliklerini başarılı bir geri çekilme planıyla Sakarya’nın doğusuna çekerek 100 km. genişliğindeki bir cephe hattında toplamıştır.

Yunanlıların bu düşünce ve faaliyetleri karşısında Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayılı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk Ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu yetkilere dayanarak 7-8 Ağustos 1921’de “Tekalif-i Milliye Emirleri”ni yayınlayarak orduyu personel, silah ve araç-gereç bakımından güçlendirmeye çalışmıştır.

Sakarya Meydan Muharebesi Türk Ordusu için bir yokluk ve yoksulluk savaşı olmuştur. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra, insan gücünün yarısını, silah gücünün de onda birini kaybetmiş olan Batı Cephesi Komutanlığı, birliklerine 18 Temmuz 1921 tarihinde Sakarya Nehrinin gerisine çekilme emrini vermiştir.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’dır ve Başkomutanlık karargahı Ankara’dadır. Batı Cephesi Komutanlığı, Yunan taarruzuna karşı, kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda yedi grup (kolordu) halinde konuşlandırmıştır. Batı Cephesi komutanı Tümgeneral İsmet (İnönü)’dür

Yunan kuvvetleri 16 tümenden oluşan beş kolordu ve bir süvari tugayından kurulmuştur.

Mustafa Kemal Paşa 18 Temmuz 1921 tarihinde İsmet Paşa´nın komuta merkezine giderek, durumu yakından inceledikten sonra İsmet Paşa´ya genel olarak şu direktifi vermiştir.

″Orduyu, Eskişehir´in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmak gerekir ki, orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya´nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir. Düşman hiç durmadan takip ederse, hareket üssünden uzaklaşacak ve yeniden ulaştırma hatları kurmaya mecbur olacak; herhalde beklemediği birçok güçlüklerle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve daha elverişli şartlara sahip olacaktır. Bu şekildeki çekilişimizin en büyük sakıncası, Eskişehir gibi önemli yerlerimizi ve birçok topraklarımızı düşmana bırakmaktan dolayı kamuoyunda doğabilecek manevi sarsıntıdır. Fakat kısa zamanda elde edebileceğimiz başarılı sonuçlarla, bu sakıncalar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Askerliğin gereğini, tereddüt etmeden uygulayalım. Başka türden sakıncalara karşı koyabiliriz.“

M. Kemal Paşa İsmet Paşa´nın küçük odasında durumu gözden geçirdiler. Sonuç belli olmuştu. Ordu, 1.643 şehit, 4.981 yaralı ve 374 esir vermiş, 18 top, 47 ağır, 34 hafif makineli tüfek kaybetmişti. Elde yalnız 28.825 tüfek kalmıştı. Gerçek buydu. Kaçak sayısı: 30.809. Üstelik bunların 30.122´si de tüfeği ile kaçmıştı.

Bunun üzerine M. Kemal Paşa, komutanlara şunları dile getirdi: "Anadolu´yu yüzlerce yıl, yalnız canına ve malına ihtiyacın olduğu zaman hatırlarsan, bunun dışında kaderine terk ve cehalete teslim edersen, sonuç tabii böyle olur. İnsanlarımızı okutmamış, bilinçlendirmemiş, kafalarını ve yüreklerini milli bir terbiyeden geçirmemişiz ki. Cami okullarında ve medreselerde, ne tarih, coğrafya dersi verilir, ne de vatan, millet nedir öğretilir. Bu yüzden iki yıldan beri düşman kadar, cahil, gafil ve hainlerle de uğraşıyoruz. Komutanlar bu sefer çok dikkatli olsunlar, bozgunculara fırsat verilmesin."

13 Ağustos’ta ileri harekata geçen Yunan Ordusu Sakarya mevziinin güney kanadına yönelmiş olarak ve kuşatıcı bir tertiple taarruza geçmiştir. Yaklaşık olarak 100 km.lik bir cephede başlayan bu kanlı boğuşma, tarihin önemli meydan muharebelerindendir. Düşmanın üstün kuvvet ve silahlarla yaptığı taarruzlarda Sakarya mevziinde yer yer çekilmeler olmuştur. Muharebeler o kadar kanlı oluyordu ki bazı alaylar mevcutlarının büyük kısmını ve subaylarını kaybediyordu. İşte bu sıralarda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesi birliklerine şu meşhur emrini yayınladı: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz…” Gerçekten de geri çekilmek zorunda kalan bir birlik, ilk tutunabildiği yerde duruyor, yeniden boğuşuyor ve mevzii savunmak çabası içinde son nefesini veriyordu. Açılan her gediği kapatmak için 70 km.yi bulan zorlu yürüyüşlerle, birlik kaydırmaları yapılıyor, her gelen birlik ertesi sabah çelikten bir kale halinde düşman karşısına çıkıyor, vuruşuyor, şehit oluyor, fakat vatan savunuluyordu.

Düşman, Türk kuvvetlerini 23-30 Ağustos günleri arasında bütün zorlamalarına rağmen kuşatıp imha edemeyince kuvvetlerinin büyük kısmıyla Türk cephesini merkezden Haymana istikametinde yarmak istemiştir. 6 Eylül’e kadar da bunun için uğraşmış fakat etten bir Türk duvarına çarpmıştır. Bundan sonra bulunduğu hatlarda savunarak kalmaya karar vermiş ancak, 10 Eylül’de başlatılan genel karşı taarruzla buna da engel olunmuştur.

Yunan kuvvetleri için yapılacak tek şey kalmıştır. Kaçmak, Onlar da öyle yapmıştır. 13 Eylül’e kadar Sakarya nehrinin doğusunda tek Yunan askeri kalmamıştır. 22 gün geceli gündüzlü süren Sakarya Meydan Muharebesi Türk’ün zaferi ile sonuçlanmıştır.

Sakarya Zaferi’yle inisiyatif Türk ordusuna geçmiştir. Sakarya Muharebeleri, Türk ordusunun moralini ne kadar yükseltmiş ise, Yunan ordusunun moralini de o derece kırmıştır. Önce Sakarya doğusu, sonra da Afyon-Eskişehir hattına kadar olan vatan parçası Yunanlılardan temizlenmiştir. Sakarya Muharebesi sonuna kadar stratejik savunma yapılırken, Sakarya’dan sonra stratejik taarruza dönüş olmuştur. Muharebe sonunda Yunan ordusu stratejik saldırı yapma gücünü yitirmiştir. Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Muharebesi (30 Ağustos 1922) için gerekli olan hazırlıkların yapılmasına zaman kazandırmıştır.

Sakarya Zaferi’nden kısa bir süre sonra, 13 Ekim 1921 günü Sovyetlerin aracılığıyla Ankara Hükümeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı kesinlikle güvenlik altına alınmıştır.

Fransa, Sakarya Zaferi’nden sonra bekle-gör tutumunu bırakarak İtilaf devletlerinden kopmuş ve TBMM Hükümeti ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile Fransa tarafından TBMM Hükümeti ve Hatay-İskenderun dışında bugünkü güney sınırımız tanınmıştır. Güney Cephesi güvenlik altına alındığından oradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

Batı Anadolu’daki Yunan egemenliğini hiç bir zaman kabullenemeyen İtalyanlar ise, Sakarya Zaferi’nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlamışlar ve 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerleri boşaltmışlardır.

Sakarya Zaferi İngiltere’yi de Ankara’yı tanımaya zorlamış ve 23 Ekim 1921 günü “Tutsakların Serbest Bırakılması Antlaşması” yapılmıştır.

İtilaf devletleriyle yapılan bu siyasi anlaşmalar Sevr Antlaşması’nın geçerliliğini yitirmesi sonucunu doğurmuştur.

1683’de Viyana önlerinde başlayan Türk bozgunu, Haçlı düşüncesini ve gücünü Sakarya’da kırmıştır. Türk ordusunun Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanması, Yunan dış politikalarında da köklü değişikliklere neden olmuştur. Sakarya’dan sonra, Yunanlıların “Ankara’nın alınması” ve “Büyük Bizansın kurulması” gibi düşleri Sakarya’nın bulanık sularına gömülecektir. Hatta, Batı Anadolu’daki isteklerini bile unutmuş görünüp, bu kez yerli RumIarın kuracağı bağımsız bir “İyonya Devleti” görüşüne ağırlık verecekler, Avrupa’da da bu görüşe destek sağlamak isteyeceklerdir.

13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi Büyük Türk Milletinin ve kahraman Türk ordusunun yeniden dirilişi ve varoluşunun adıdır.

Kahraman Türk Ordusunu ölüm pahasına cesaretle ağır yaralı olarak muharebeyi komutanlık özel yetenek ve vasıfları ile başarılı şekilde yöneten Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusundaki bütün komuta kademesine örnek olmuştur.

13 Eylül 1683 günü Viyana'da başlayan geri çekilme, 13 Eylül 1921'de Polatlı'da durdurulmuş ve 22 gün süren muazzam zafer sonrası Mustafa Kemal Atatürk'e Gazi ünvanı ve Mareşal rütbesi verilmiştir.”

Yavuz Göktaş

banner8
Haberler