2 Ağustos 1944'te Nazi Almanya’sında soykırıma uğrayan Romanlar dün düzenlenen etkinlikle anılarak, Meriç Nehri’ne çiçek bırakıldı.
Meriç Nehri Kenarında düzenlenen etkinliklere Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Trakya Üniversitesi Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Gökhan Ilgaz, Edirne Kent Konseyi Başkanı Nihat Çolak ve yönetim kurulu üyeleri, Kent Konseyi Roman Çalışma Grubu Başkanı Turan Şallı ve grup üyeleri, Memleket Partisi İl Başkanı Oktay Bozkurt ve parti yöneticileri ile Roman vatandaşlar katıldı. Etkinlikler yaşamını yitiren romanlar için 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Etkinlikte konuşan Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, “2 Ağustos tarihinde yaşanan bu acı zulümden hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Bu yapılan etkinlik sayenizde inşallah gelenek haline gelir. Trakya Üniversitesi her zaman destek oldu. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum” şeklinde konuştu.
Edirne Kent Konseyi Başkanı Nihat Çolak da “ Sadece Roman kimliğine sahip oldukları için katledildir. Bizler bu günü unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu faşizmin katlettiği, Roman soykırımındaki insanlarımızı saygıyla anıyorum” dedi.
Edirne Kent Konseyi Roman Çalışma Grubu sözcüsü Turan Şallı ise yaptığı konuşmada, Poramos veya Roman Soykırımının , 2. Dünya Savaşı'nda Nazi yönetimi ve işbirlikçilerince gerçekleştirilen Çingenelere yönelik kitlesel bir soykırım olduğunu dile getirdi. Şallı, konuşmasına şöyle devam etti:
“1939-1945 yılları arasında Alman Nazi rejimi ve işbirlikçileri Yahudiler, Çingeneler, Slovaklar, zihinsel ve fiziksel engelliler, Nazilere göre biyolojik olarak kusurlu insanlardı ve ulusal kaynaklan tüketiyorlardı. Nazi Propagandası, onlar işe yaramaz yiyiciler olarak tanımlıyordu. Bir anlamda yok edilmesi gerekenlerdi 2-3 ağustos 1944 yılı Nazi Almanya'sında Zegeuner-olarak adlandırdıkları Çingeneleri auschwitz toplama kamplarında toplu olarak 3 bine yakın Çingene gaz odalarında imha edilmişler, özel hazırlanan krematoryumlarda yakılmışlardır 2 dünya savaşı sırasında Nazi rejimi ve işbirlikçilerin desteği ile 500 bin Roman ve Sinti'nin katledildiğinden söz edilmektedir. Bazı araştırmalara göre sayı 1.5 milyonu bulmaktadır. Alman tarihçi Eberhardlockel 1986 yılında, soykırım hakkında çarpıcı tespitlerde bulunmuştu. (Daha önce hiçbir devlet, liderinin yetkisiyle, belli bir insan grubunun kadın, çocuk ve bebek te dahil, olmak üzere olabildiğince çabuk öldürülmesi gerektiğine karar verip ilan etmemişti ve hiçbir devlet böyle bir kararı, devlet güçlerinin bütün uygun araçlarıyla yürütmemişti) demişti. Yahudi kökenli olan Amerikalı akademisyen Michael Berenbaum Almanya'nın bir soykırım devleti olduğunu yazar. Soykırım sistematik bir şekilde, Almanlar tarafından işgal edilmiş, günümüzde 35 farklı Avrupalı ülke olan sınırlar içinde yürütülmüştü. Wannsee Protokolü, Nazilerin soykırım planlarını İngiltere, İrlanda, İsviçre, İsveç, Portekiz ve İspanya gibi Avrupa'daki bütün tarafsız ülkelerde gerçekleştirmek istediklerini belirtmiştir. Bunlardan biri de Türkiye idi. Dönemin tek adamı olarak görülen İsmet İnönü bu düşünceyi hiçbir zaman uygulamamıştır.
1939-1945 arasındaki ikinci dünya savaşında ekonomik tahribatın dışında 24 milyon asker, 50 milyon sivilin öldüğünden söz edilmektedir. İnsanlık tarihinin en ağır dramları ve trajedileri yaşanmıştır. Alman Nazi yönetimin başında bulunan Adolf Hitler ülkesinde kurduğu diktatör baskı rejimiyle savaş esnasında yaşanan ordu başarısızlıklarını Alman halkından saklamıştı. Muhaliflerini kurşuna dizdirmiştir. Hitler: tek millet, tek devlet, tek lider! Büyük Almanya! Vaatleri altında ülkesini felaketlere sürüklemiştir. 1945 yılında Alman ordusunun yenilmesi sonucunda sığınakta intihar etmişti. 2. Dünya savaşı sırasında 24 milyon askerin 50 binden fazla sivilin öldüğünden bahsedilmektedir.
Amacımız katliamlara dikkat çekmek, bir daha yaşanmamasıdır. Maalesef halen Avrupa coğrafyasında soykırımları farklı hadiselerle görmekteyiz. 1992 yılında Srebrenitsa Katliamında etnik kimliğinden dolayı 8 binden fazla Boşnak katledilmiştir. Hem de demokrasi ve insan haklarının merkezinde. Tüm etnik kimliklerin uğradıkları soykırımları kınıyor, devleti yönetenleri ve halkları "soykırım insanlık suçudur" bilinci altında vicdanen duyarlı olmaya davet ediyoruz.”
Konuşmaların ardından katılımcılar hep birlikte Meriç Köprüsü üzerinden nehre çiçek bırakarak, soykırımda yaşamını yitiren Romanları bir kez daha andılar.
Yavuz Göktaş