Edirne Barosu Başkanı Av. Tacettin Sivrikaya, yasadışı yollardan Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere Yunan tarafının yaptığı uygulamanın kötü muamele olmadığını açıkça işkence olduğunu dile getirdi.
Sİvrikaya, dün Edirne Barosunda yaptığı basın toplantısında son iki gündür kanları donduran sınırdaki donarak yaşamını yitiren mülteciler üzerinden İnsanlık değerlerine vurgu yaptı.
Sınırda mültecilerin donarak öldüğünü basından öğrendiğini dile getiren Sivrikaya, “Edirne ili, İpsala İlçesi, Paşaköy, Mandakoru mevkiinde, Yunanistan sınırından, Yunan makamları tarafından “geri itme” denilen bir yöntemle Türkiye’ye gönderilen 22 göçmenin onikisinin donarak öldüğünü öğrendik. Basın toplantısı sırasında bu sayının maalesef onaltı’ya yükseldiğini öğrendik” dedi.
Yaşanan olaydan dolayı çok üzgün olduklarını da ifade eden Sivrikaya, sözlerine şöyle devam etti:
“Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok, yapılan uygulama bir “ kötü muamele ” değildir. Açıkça “ işkence ” dir. Yirmiiki kişi işkenceye maruz kalmıştır. Bu işkenceye maruz kalanların da maalesef ondokuzu da hayatını kaybetmiştir.
İNSANLIK DEĞERLERİ AYAKLAR ALTINA ALINMIŞTIR
Bu olay, bize bir kez daha insanlık değerlerinin ayaklar altına alındığını, göstermiştir. Ancak, Edirne Barosu olarak bunu görmezden gelmemiz ve sessiz kalmamız beklenemez.
Bizler, tarihsel geçmişi ve coğrafi konumu gereğince bu ve benzer acıları yüzlerce kez yaşadık. Bizler göçmenliğin ne demek olduğunu, muhacirliği, bunun getirdiği zorlukları bilen, yaşayan bir toplumuz, birçoğumuzun ailesinde bir göç hikayesi vardır. Özellikle savaşlar sonrası yaşanan göç hareketleri birçok dramın yaşanmasına milyonlarca insanın ölmesine sebep olmuştur. Yakın tarihimizde Afganistan, Irak ve Ortadoğu’da yaşanan savaşlar sonucu oluşan göç hareketleri sebebi ile birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalmıştır. Birçok drama yaşayarak şahit olduk. Ülkemizde de halen yoğun bir şekilde göçmenler yaşamaktadır. Buna ilişkin sorunlar, yaşanan olumsuzlukları elbette görmezden gelemeyiz, ancak gün bu konuları konuşma günü değildir.
TÜRKİYE HUKUK KURALLARINA UYMAK SURETİYLE FAALİYETTE BULUNMAKTADIR
Bizim ülkemizde de göçmenlere ilişkin geri gönderme işlemleri yapılmaktadır. Ancak bunlar hukuk kuralları çerçevesinde ve yargı denetiminde yapılmaktadır. Nitekim, biz buna Edirne ilinde de şahit olmaktayız, ilimizde bulunan İl Göç İdaresi Müdürlüğü ve Geri Gönderme Merkezi bu konuda insan haklarına ve onuruna saygılı bir şekilde, modern ve sağlıklı koşullarda, tüm hukuk kurallarına uymak suretiyle faaliyette bulunmaktadır. Bu vesile ile bir hukukçu olarak Edirne Barosu başkanı olarak, Edirne Valisi Sayın Ekrem Canalp’e, Edirne İl Göç İdaresi Müdürü Sayın Musa Aşılıoğlu’na, Edirne İl Göç İdaresi Geri Gönderme Merkezi Enver Tutel’e tekrar teşekkürlerimi sunmak isterim.
İNSANLIK TARİH GÖÇLERİN ACILARIYLA DOLUDUR
İnsanlık tarihi de savaşlar ve savaşlar sonrası yaşanan göçler sebebiyle büyük acılarla doludur. Nitekim, 2. Dünya Savaşı’nda altmış milyon insan, savaş sonrası göç hareketleri ve hastalıklar sebebiyle de milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bu yaşanan acıları bir daha yaşamamak için devletler bir araya gelerek sivillerin haklarını korumaya yönelik “ İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ” ni hazırlayarak 10 Aralık 1948 de Paris’te yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bunu kabul ettiler.
“İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ” İHLAL EDİLMEKTE
Bu bildirgede kabul edilen insanlık değerleri, maalesef yaşanan tüm acılara rağmen halen ihlal edilmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin birkaç maddesine göz attığımızda; “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.”, “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, gayri muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir.”, “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.”, “Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.”, “Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir.”, “Her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiilli netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır.”, “Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz veya sürülemez.”, “Herkes herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına haizdir.”, “Herkes, kendi memleketi de dahil, herhangi bir memleketi terketmek ve memleketine dönmek hakkına haizdir.”, “Herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir.”, “İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlete, zümreye ya da ferde, bu Beyannamede ilan olunan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyete girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.” şeklinde düzenlendiğini, ancak tüm devletlerin kabul etmelerine rağmen bu ilkelerin her gün ihlal edildiğini görmekteyiz.
Biz, dün yaşanan acı olay ile ilgili olarak Yunanistan Devleti’nin idari ve hukuki açıdan etkili bir soruşturma yapmasını talep ediyoruz.
YUNAN AVUKATLARA SESLENDİ
Ayrıca, ben Edirne Barosu başkanı olarak, sizlerin aracılığı ile Yunan avukatlara seslenmek istiyorum, biz hukukçular hangi ülkede olursak olalım, yaşanan tüm hukuka aykırı uygulamalara karşı durarak, adaletin tesisi için mücadele eden bir meslek grubuyuz. Hiçbir avukatın, hiçbir baronun bu duruma sessiz kalması beklenemez, ben kendilerinden bu olayın takipçisi olmalarını, sorumluların tespiti ve cezalandırılması için tüm idari ve adli soruşturmaları titizlikle, hukukçu duyarlılığıyla takip etmelerini, yine göç ve göçmen sorunu ile ilgili olarak kendi ülkelerinde ve tüm Avrupa ülkelerinde sorunun çözümü için, hukukçuların, sosyologların, toplum bilimcilerin, hekimlerin, ilahiyatçıların, siyasetçilerin ve ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek çalışma yapmaları ve çözüm üretmeleri konusunda faaliyette bulunmaya, kamuoyu baskısı yaratarak konuyu gündeme almalarını talep ediyorum.
GELİP YAŞANAN DRAMI YERİNDE GÖRMELERİNİ İSTİYORUM
Yine bu konuda gerek Avrupa konseyi gerekse Birleşmiş Milletler nezdinde girişimlerde bulunacağız. Yönetim Kurulumuzda alacağımız kararlar çerçevesinde, gerek yaşanan bu olay, gerekse göçmen sorununun çözümüne yönelik, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatović’e , Birleşmiş Milletler Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Rapörtörü Felipe González Morales’e, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’ye, Avrupa İçişleri Komiseri Ylva Johansson’a mektuplar yazarak kendileriyle iletişime geçeceğim, kendilerini Edirne’ye davet ederek yaşanan dramı yerinde görmelerini sağlamaya çalışacağım. Hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına ve tüm insanlığa sabır diliyorum.”
AİHM'E BAŞVURACAĞIZ
Edirne Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Anıl Yaşagör de, 2020 yılından beri geri itilen mültecilerle ilgili AİHM'e çok sayıda başvuruları olduğunu fakat hiçbirisi hakkında cevap alamadıklarını ifade ederek, “Son olayda şu an için vefat edenlerin yakınlarını tespit etmeye çalışacağız. Hayatta olduğunu düşündüğümüz 10 kişiye ulaşabilirsek onlar için başvurular tabii ki yapılacak. Vefat edenler için başvuru ancak yakınlarına ulaşılabilirse yapılabiliyor. Onlara ulaşabilirsek başvuru yapılabilecek” şeklinde konuştu.
Yavuz Göktaş