Uzunca süren bayram tatilinde  biz de bir kıpırdayalım dedik. Yine, ve her zaman olduğu gibi doğru Kıyıköy’e. Bayramın ilk günü idi. Bayağı serin bir gün. Giden gelenden sonra yattık. Gece neredeyse üşüdük denebilir. Pikeler, battaniyeler çekildi, açık camlar kapatıldı Belde yine aynı yaşantısıyla yaşayıp gidiyordu.

Sabah, kuş  cıvıltılarıyla uyandık… Yüzlerce kırlangıç telaşlı uçuşları ve ötüşleriyle her yanımızı doldurmuştu. Yuvaların içindeki yavruları uçurma ve göçe hazırlık toplaşmasıydı bu galiba… Kimi tellere dizilmiş, kimi yuvaların çevresinde. Kanat sesleri ötüşlere karışmıştı. Sanki cümbüş evi gibiydi çevremiz.

Ertesi sabah uyandığımızda artık yoktular. Ne cıvıltı kalmış, ne ses, ne kuş…Göçe başlanmıştı sanıyorum…

Artık havalar  serinledi deyip geri döndük. Dönmez olaydık keşke. O sıcaklar yeniden başlamıştı.

Başka bir gün Saray’dan Vize’ye gidiyoruz. Yolun kuzeyinde Istıranca yaşlı ve yaslı Dağları. Öyle büyük yaralar açmışlar ki,bu ziyanlığı üzülerek izledik. Sanırım taş ocaklarının sonucuydu bu durum.Karşıdan görünen, deri üstünde beyaz ve kocaman bir yara. Oralarda ne kadar ağaç varsa sanırım yok edildi. Ah vah ettik ama, kimseler duymadı. Galiba insanların ya da toplumun “Bir kulağı tencere, bir kulağı pencere.” Diyecektim ama gerekenlerin yapıldığını söylediler. Istıranca’larda başka projeler de üretilmekte olduğunu da uzun zamandır duymaktayım.  Durumlar hangi aşamada kesin bilmiyorum. Ancak bu dağlar ve ormanlar tüm güzellikleriyle Trakya için bulunmaz nimet olduğunun bilincindeyim.

Trakya deyince il ve ilçelerde yapılan festivallerin önemine değinmek geldi içimden. İlçeler bile ve bazı köylerde yapılıyor. İyi de oluyor. Hareket berekettir derler ki; katılıyorum. Bir zamanlar panayırlar kurulurdu. “Hayvan ve emtia Panayırları” Vize’de ki adı buydu.

Şikayetim belki yadırganacak ama yazmadan edemeyeceğim. Vize  festivaline bile Vizeli sanatçılar davet edilmedi. Durum kendim için de geçerli. Üstelik Edirne’de “Ozan Ağacı” diye bir gurup var. Bu grup bile anımsanmadı, nedense. Bu yalnız Vize için değil, Trakya’da festival düzenleyen tüm ilçeler için geçerli.   

Her zaman Kırklareli Vize üzerinden gidiyorduk Kıyıköy’e. Bu kez Lüleburgaz-Ahmet bey üzerinden yola koyulduk. Biraz daha uzun olsa da değişiklik olsun diye . Yollar çok iyi… Pişman olmadık elbet.   Köftesinin ününü duymuştuk. Bu kez yiyebildik. Ve beğendik, gerçekten tek kelimeyle nefis.

Köyler çok gelişmiş. Elektirik ,su v.b sorular çözülmüş. Gençlerin kıyafetleri de modern anlamda. Dikkatimizi çeken başka gelişmeler de yaşadık. Örnekse:Çövenli Köy’ünde kahvenin önünde durduk. Orada bulunanlara çöven otundan  . Şifalı bir otmuş. Bazı kitaplarda rastlamıştım. Duyanlar var ama tanıyanlara . Öneminden söz ettim ama sanki ilgilenmediler, ya da bana öyle geldi.

Kıyıköy’e vardığımızda  dostlar bizi palamutlarla karşıladı. Bir ziyafet çektik.Ay  ilkdördün olarak  yanımızdaydı. Kıyı köy’ün  Karadeniz kokulu rüzgarı da  söyleşilerde bize eşlik etti.

Ve üşümeden sabahladık.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.