60 yıl öncesi başlayıp günümüze kadar devam eden köyden büyük kentlere akının faturası bugün ekonomik olarak ülkemize çok ağır sonuçları oldu.
O yıllarda “İstanbul’un taşı toprağı altındır” cazibesine kapılan Anadolu ve Trakya köylüleri topraklarından koparak soluğu başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde aldı.
İstanbul’un kenar semtlerinde adeta yeni köyler şehirler oluştu.Köylüler şehir yaşamına kolaylıkla uyum sağlayamadı.
Köye özlemleri uzun zaman devam etti .Köy geleneklerini örf ve adetleri oralarda da sürdürdüler.
Bazılarının bir süre sonra şehirlerde ekonomik durumları bozulunca köylerini özler hale geldiler
Köylerdeki malını mülkünü sattıkları için köylerine dönemediler.
Köylerdeki evlerin bahçelerin terk edilmesi sonucu bahçeleri bakımsız kaldı evler harabe haline geldi.
Şehirlere göçler sonucu köylerdeki bağ bahçeler yok oldu,Tarlalar ekilemedi.Uzun yıllar ülkede şehir özlemi yurdun dört bir yanında yayıldı .Bu özlem şarkılara türkülere , medyaya da yansıdı .
Büyük kent aşkı köylerin tamamen boşalmasına neden oldu.Çoğu köyümüzde bugün sadece yaşlı insanlarımız kaldı.
İhtiyarlar bayram gelsin de köye gelecek bir yakınını görsün diye dört gözle bekliyorlar.Bir cenaze olduğunda cenazelerini kaldıracak insan bulunmayan köylerimiz var.Köylerde kahvehaneler bom boş.
--------------
FIKRA
O KÜRK VAR YA, O KÜRK
Adamın birinin burnu havada çalımından geçilmiyor.Oysa birkaç yıl öncesinin ipsiz sapsızı..cebinde biraz para görünce şımarmış. Bektaşi böyle birine çatmış,Adamın sırtında samur kürk ortalıkta dolaşıp duruyor.fiyakasından yanına yaklaşılmıyor.
-Bektaşi adama yaklaşmış:
“Bana bak o sırtındaki kürkle dolaşıp caka satma: O kürk var ya ! O kürk bir zamanlar asıl sahibini dahi hayvanlıktan kurtaramadı”