Eylül demek biraz da olsa, güz ve hüzün demek. Yolda, yani geliyor.
Sonunda buluştuk işte eylülle.. Yani;Eylül geldi, hoş geldi, cepleri yine boş geldi.Yürümeye bile başladı.
Yağmurlarla giriş yaptı. Rüzgarlıydı gülümsemesi, sağanak sağanak kondu doğanın baş köşesine. Kurumaya başlayan gündöndülere ve tüm bölgeye bereket getirdi. Zaman zaman şiddetli gök gürültüleri ve şimşekleriyle de ürküttü ya da uyardı. Bir seferinde ağaçları devirip dalları kırmıştı. Ayrıca çatılar uçmuş, bodrum katlarını su basmış, caddeler derelere dönüşmüştü.
O bunaltan sıcakları temmuz ve ağustosta bırakarak gelmişti. Meriç Tunca Ergene ve Gala da bayram yapmış olmalı.
Sağlığında Haminnem derdi ki; “Hayırlıysa ileri, hayırsızsa geri”. Ben hayırlı olmasını diliyor ve istiyorum. Kim istemez ki?
Dünyanın gidişatında da değişimler var. Kimbilir belki de bir ikinci bahar yaşanır, yine ve yeniden. Açıklamalar sıcakların yükseleceği yönünde.
Mevsimi geçen çiçekler bir başka bahara taşındı. Çimenler, otlar artık canlı yeşil değil, sararmaya, savrulmaya başladılar bile, sarı-kuru.
Bazı ürünler için hasan zamanı. Gündöndüler sıra bekliyor. Yazlıkçılar dönüşe geçti. Plajlar artık çekiciliğini yitirmeye başladı.
Bu ayda yaşanan en önemli olaylardan biri de yeni bir öğretim yılının başlayacak olması.
Veliler yine ve galiba zor durumda. Öğrencilerin bazıları…
Eğitimin sorunları bitimsiz bir yumak. Taşımalı eğitim yararlı oldu mu? 8 yıl zorunluluk ne getirdi, ne götürdü? Siyasetin parmak izleri var mı, yok mu?
Türlü türlü liseler gündem de de, nerede? Dörtlü sistem yararlı oldu mu?
Madur aileler nasıl geçinecek? İmam-Hatip lerin sayısı neden boyuna artıyor, ihtiyaçtan mı?
Şu anda aklıma takılan sorular bunlar. Araştırılması gereken sorular.
Eğitimciler,psikologlar, pedagoglar… bu değişimlere ne der? Anayasamız (değişmediyse) “İlköğretim zorunlu ve parasızdır” demiyor mu?
Tüm bu önlemlere rağmen okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı neden artıyor? Bilgi ve kültür düzeyi neden dibe vurmakta?Neden, sınavlarda kırk bin kişi sıfır çekti. Sorular zormuş! Müfredattan değil mi?
Emekli bir eğitimci olarak aklıma gelen bu soru ve sorunlardan gerilime düşüyorum.
O silgiler, çağdaş, uygar, ve ulusal bilinci silmek için mi?
Teknik ve çağdaş gelişmeler eğitime yansıyor mu? Öğretmen yetiştiren kurumlar ve Köy Enstitüleri neden, birer birer kapatıldı. Onların yok edilmesiyle o bilinç de uçup gitti, uçurdular… Yerine memur-öğretmenler geldi.
Atatürk ne demiş: “Hayatta en doğru yol gösterici, bilimdir, fendir..”
Biri demiş ki insanlar cahil kalsın, benim için daha önemli. Eğitimin ne denli önemli olduğunu bütün dünya anladı. Sen, hangi çağda yaşıyorsun? Cilalı Taş Devrinde mi? Merak etim işte? Eğitim olanaklarından yararlanmayan çocuklarımız da var, ne yazık ki. İşte:
------------------------
O ÇOCUKLAR
O çocukların yüzü
Bu dünyalı değil
Saçlarını kazımış yoksulluk
Acıların
Göğsümüzde
İnleyen teli
O çocuklar da bizim
Onlar da ana kuzusu
Zap Suyu'nun akışında akıntı
Kop Dağı’nın bakışında yıkıntı
İnsan eliyle
Acılı rüzgarlarda çatlar
Dudakları
N.T