Trakya Üniversitesi’nin yaz etkinlikleri… Hem de canlı canlı.
Ünlülerin de konser verdikleri (Kıraç) etkinlikler üniversitenin Ayşekadın yerleşkesinde. Şimdi uzaklarda kaldı bu anı. Korona karmakarışık etti her şeyi
Dışarıdan bakınca yalnızca şu,bu… sanıyorsunuz. İçine girince karşınıza geniş büyük ve çarpıcı görüntüler çıkıyor. Bir festival gibi. Festival dedik ama daha çok bir panayırı andırıyor. Bir sürü stant. Eğlenmeden beslenmeye ne ararsanız bulunur.
Böyle etkinlikler sosyal olan insanlar için zaman zaman da olsa bir gereksinim. Çalışan insan dinlenmesini bilmeli ki, enerji tazelensin. Çalışma isteği artsın. makineler bile dinlendirildiğine göre!.Bazı işyerlerinde sabahtan gece yarılarına değin çalıştırıldıklarını duyuyorum. Bu, en azından emeğe saygısızlık. Aynı zamanda yıpratma ve İnsan Haklarına karşı ayıp.
Bir gece çıktığımda gördüm ki gençler kaldırımlara ve asfaltlara sığmıyor.
Hepsi iyi güzel de şu aşırı gürültü de olmasa ne iyi olurdu. Özellikle davulun ritmik vuruşları oldukça rahatsız edici. Çevrede yaşayanlar bunu belirtmekte. Bebekler ve hastalar ne yapıyor onu da bilmiyorum.
Bence, ya ses düzeni iyi ayarlanmalı, ya da daha uygun bir yer bulunmalı. Bu önerim dikkate alınır mı?.. Nerden bilebilirim ki…
----------------------
Bitmeyen sağlık sorunlarından da biraz söz etmeliyim. Şu aile hekimliği gündeme girdi Etkin ve yararlı mı? Yararlı olduğunu sanmıyorum Değişen bir şey olmadığı gibi, işler daha da zorlaştı sanki! Şöyle:
Sağlık ocaklarında bir işiniz olursa aile hekiminizi arıyorsunuz doğal olarak. Bazen olmayabiliyor, bazen da çok kalabalık olabiliyor. Bereket öteki doktorlar size yardımcı olabiliyor da işiniz görülüyor. Ama, bu her yerde böyle değil. Listesinde olmayanları kabul etmek isteyenler de olabiliyor. Eve çağıranı hiç duymadım. Gelirler mi? Onu da bilmiyorum.
Söz sağlık ocaklarından açılmışken şunu da belirtmek istiyorum: Kalabalık yazlıklarda sayıları arttırılmalı, Cumartesi ve Pazar günleri için nöbetçilik sistemi oluşturulmalı. Gerçi hastaneler açık ama onların yeri başka, ocakların yeri başka.
-----------------------
“Eşekte paldım, ben seni aldım…” Panayır deyince aklıma bu söz geldi. Çadır tiyatrosundaki gösterilerde sık sık söylenen bir deyişti.
“Biz Çamlıca’nın üç gülüyüz…” Bu ezgi de çok çalınıp söylanirdi. Matine olsun olmasın. Sürekli yayın yaparlar günün sevilen şarkılarını kezlerce çalarlardı. En çok -çalınıp söylenen ezgilerden biri de son zamanlarda moda olmaya başlayan “Osman Aga” idi.
Ve bir şiir yine:
ÖZLENMEZ Mİ?
Pencere dargın kapılar küskün
Evin iç kulvarlarında ter kokusu
Yürü yürü bitmez ahşap merdivenlerim
Giderek artan bir hızla tırmanırken yokuşu
Düdüklüden hem et hem dert kokusu
Tadım tuzum evde kalmış değil
Duvarlar bir türkü tutturmuş yine
Karşı camdan tersine düşen son güneş
Balkonumda açmamış saksılar saklı
Kazağım bu yaşamdan zil çal/masa da
Ne zaman uzaklaşsam özlerim mereti
Bir ömür geçti koca bir ömür özlenmez mi
N. T