“O Yıllar Dile Gelse” Mehmet Cimi’nin yapıtlarından biri. Cimi köy enstitülü çıkışlı. Yapıtın bir adı da “Köylerden Köy Enstitülerine” adlı kitabında otuz beş ünlünün bu okullara nasıl kayıt yaptırdıkları anlatılır.Anlatanlar kedi kalemleriyle anlatmış ve okunası bir yapıt olmuş.Kitapta yer alan ünlülerden bazılarıyla tanıştık. Bazılarıyla yazıştık. Bazılarıyla da çalıştık. Tanıştıklarım yani yüz yüze geldiklerim: M. Başaran,Fakir Baykurt, M. Cimi, Ali Dündar, Mahmut Makal, Naciye Makal, Hayrettin Uysal , Ali Yüce…
Bu ilişkiler yeni değil, zaten mektuplaşma dönemi çoktan bitti. Devreye giren E-Post’lar her yere anında ulaşmakta. Bazılarıyla yüz yüze olmasa da, kitaplaşmalar ve cepler aracılığı ile görüşmekteyiz.Bilgisayar çıktı, el emeği yok oldu desek uygun olur mu? Bilemem
Bu kitabı ne zaman karıştırsam gözlerim yaşarır. Okurken de öyle olmuştu.Çünkü kendi yatılılığımı anımsarım hep. Bunlara zaman zaman yer veriyorum yazılarımda.
İlkokulu bitirince Kepire başvurmuş ama, kazanamamıştım.Yazılı sınavlara on on iki kişi girmiştik. Bir kişi kazanmıştı. Onun da babası yoktu.Sonra Çanakkale Öğretmen Okuluna girmiş, Kastamonu Göl Öğretmen Okulunda öğretmenlik yapmıştım.
17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümüdür. Yaklaşmakta olduğu için bunları yazıp anmak istedim Gün kutlu ve mutlu olsun!.
Köy Enstitülerini kapatmak için atılan çamurların haddi hesabı yoktu. Ne yazık ki; kuranlar kapattı. Mezunları konu ile savaşımlarını dernekleşerek sürdürmekte
Bir süre önce o mezunlardan Mehmet Sazak arkadaşlarıyla Edirne’ye geldi. Ayaküstü görüştük. Hemen elime bir kitap tutuşturdu. 1o36 sayfa olan kitabı neredeyse elimden düşürecektim. Tartmadım ama bayağı ağırdı. Çok güzel bir baskı ve ilginç fotoğraflar…
Kitabın adı: Kuruluşunun 70. Yılında Bir toplumsal Değişim Projesi Olarak
KÖY ENSTİTÜLERİ SEMPOZYUMU 14-17 Nisan 2010
“İsterseniz önce sempozyumun amacına bakalım:”Özgün bir eğitim sistemi oluşturan Köy Enstitülerini anlamak ve adamlarını bir araya getirerek onların birikimlerini paylaşmak, Köy Enstitülerinin gelecek kuşaklara tanıtılması ve çabanın sürdürülmesi için gerekli çalışmaları bilimsel bir bakış açısıyla tartışmaktır.”
Kitabın ilk sayfalarındaki bu açıklama savaşımın yaşatılacağını ve süreceğini açıkça ortaya koymakta.
SUNUŞ bölümüne de bir göz atalım:
“1940 yılında 3803 Sayılı Yasa ile açılan köy enstitüleri, çok önemli bir eğitim atılımı gerçekleştirirken 1954 yılında tutarsız gerekçeler ileri sürülerek kapatılmıştır. Değerinin farkına varılamayan köy enstitüleri daha sonra (Türkiye uygulamasından örnek alınarak) UNESCO tarafından kalkınmakta olan ülkelere önerilen, çok yönlü eğitim kurumu olma özellikleri taşıyordu.”
Bu sempozyum Kastamonu’da gerçekleştirilmiş, davet edilmeme rağmen gidememiştim. Bu konuda kurucu İsmail Hakkı Tonguç’ u anmadan edemeyiz Diğer emeği geçenleri anmadan olmaz. Gidenlere rahmet, kalanlara uzun ömürler diliyorum.
Ve İsmet İnönü’nün 1942’de Savaştepe Köy Enstitüsünde yaptığı saptamayla bitirmek istiyorum(arka sayfa) :
“Köy Enstitülerine Yaptığı bir ziyaret sırasında İsmet İnönü, yol kenarında gördüğü kız öğrenciye ‘Kızım çantanda ne var, görebilir miyiz?’ diye soruyor. Kız öğrenci çantasında bulunan çeyrek köfte ekmekle birlikte Jean Anouih’in ‘Antigone’ adlı kitabını çıkarıyor. İsmet İnönü yanındakilere dönüyor ve ‘gör4üyor musunuz?’ diyor:
‘Köy enstitülerinde kitap ekmekle bir tutuluyor. Ne zaman Türkiye’de erinden generaline, sade vatandaşlardan cumhurbaşkanına kadar herkes ekmekle kitabı azığıyla bir araya getirebilirse Türkiye’nin kalkınması daha gerçekçi olacak. Tam bağımsızlık o zaman gerçekleşmiş olacak.”
Tonguç ‘un şu sözü …
“Köy Enstitülerinde yetiştirilen çocukların kültürleri, cila şeklinde ve ezberlenerek benimsenmiş bilgi değil, iş içinde, iş aracılığıyla öğrenilen gerçek ve öz bilgilerdir.”
------------------------------------------------------
MELİH YURDUSEVEN’ı da yitirdik…
Uzun süredir sorunları vardı. Bazılarını köşesinde aktarmıştı…
Yurduseven’le aynı gazete de köşe yazarlığı yaptık. Ama ömrü bu kadarmış… Ozan ne demiş; “Gitikçe artıyor yalnızlığımız…” Tanışır, selamlaşırdık. Kısa sohbetlerimiz de olurdu. Bildiğim kadarıyla çalışkan, dürüst, saygılı bir arkadaştı. Basın konusunda da tanınmış bir yazardı.Yerel TV’lerdeki çabaları da unutulamaz.
Kendisine Allah’tan rahmet, sevenlerine ve yakınlarına sabır diliyorum.
Işıklar içinde yat Melih YURDUSEVEN…