Kurtuluş Savaşı sonrası 28 Nisan 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında 13 milyon 640 bin olan ülke nüfusunun 3 milyon 305 bini şehirlerimizde, geriye kalan 10 milyon 342 bini köylerde yani nüfusun %75’i köylülerden oluşuyordu.
O yıllarda köy tarlaları günün imkanları oranında ekilip dikiliyordu. Toprağa çok önem veriliyordu.
Ülkemiz ele güne muhtaç olmadan ele güne muhtaç olmadan kıt kanaat geçinmeye çalışılıyor, savaşın yaraları sarılıyor,
Bu arada Osmanlı borçları da ödeniyordu.Yabancılara satılan devlet kaynakları millileştiriliyordu.
Köylerde kentlere göç yok denecek kadar azdı. O yıllarda birçok gelişmiş ülkede olmayan yeniliklere teknolojiye eğitim imkanına kavuştuk.Uçak fabrikamız oldu. Madenlerimizi kendimiz işletiyorduk.
Ülkenin dört bir yanında sanayi gelişiyordu.
Yok denecek kadar azalan, eğitimin eseri dahi olmayan köylerimiz bu dönemde okullara kavuştu.
Ülkede eğitim seferberliği başladı. Ülkede Köy Enstitülerinin açılması ile köy çocuklarına eğitim imkanı sağlanıyordu.
Böylece köyler daha cazip hale gelmişti .Köy Enstitülerinin açılması bazı toprak ağalarının köylerdeki hakimiyetini zedeledi.Halk onların sözlerine hurafelerine ,baskılarına inanamaz,kendi haklarını savunacak duruma geldi.
Küçük yaşlarda köylerinden okullarına gidip, öğretmen olarak tekrar köylere dönen öğretmenler köylüleri sorunlarına önderlik etti.Köylüler ağaları yerine öğretmenlerin önerilerini ,uyarılarını dikkate alır duruma geldi.
Bundan huzursuz olan saltanatlarının ,köylüler üzerindeki hakimiyetlerinin son bulacağı telaşına kapılan ağalar” Bu öğretmenler nedeniyle ağalığımız elden gidecek ”diye siyasi partilere baskı yapmaya başladı .
Bu baskıları sonucu Köy Enstitüleri eğitimi bir süre sonra siyasileri de desteği ile amacından uzaklaştırıldı .
Daha sonra iktidar olan Demokrat Parti zamanında sadece köy Enstitülerinin adı kaldı. Eğer eğitimde çığır açan teorik öğretimle pratik eğitimi bir arada yürütüldüğü,öğrencilerin topraktan koparılmadan eğitim gördüğü eğitim sistemi bir süre daha devam etseydi,Ülkemizde eğitim bugün olduğu gibi yaz boz tahtasına dönmezdi.
Oralardan yetişen öğretmenler günümüzdeki gibi köylerden kopuk olmaz ,derslerinin sona ermesiyle soluğu şehirlerde almaz, köylülerle iç içe yaşar onların sorunları ile ilgilenirdi.
Bizim o zamanki eğitim sistemimizi örnek alan İskandinav ve Güney Amerika ülkeleri eğitimde büyük aşama yaptı. Biz ise bırakınız yeri,nde saymayı daha da geri gidiyoruz.