İlköğretim öğrencilerinin öğlen yemekleri sağlaması sorun olmaya devam ediyor. Bugüne kadar yapılan girişimler öğrencilere öğlen nafakası sağlamaya yeterli olmadı. Öğlen saatleri geldiğinde öğrenciler yemek sağlıklı olması derdine düşüyor.
Ailesinin ekonomik durumu iyi olanlar için böyle bir sorun yok. Onlar çevrede yiyecek satılan yerlerden yararlanıyor. Pahalı da olsa kantinden yemek ihtiyaçlarını karşılayabiliyor.
Dar gelirli ailelerin çocukları ya evlerinden aldıkları yeterli olmayan yiyecekleri ile yetiniyor. O olmazsa yanlarına verilen az ücretleri ile yiyecek sağlama peşinde koşuyor.
İlk okul çağındaki gençlerimizin gelecekte zor koşullarda ülkesine hizmet vermek için sağlıklı ve zinde olması gerekmez mi? O yaşta gençlerin geçim zorluklarından etkilenmesi, arkadaşlarını yararlandığı imkanlardan kendilerinin mahrum olması onlar üzerinde nasıl bir etki yaratır.
Gençlerin sağlıklı yetişmeleri ülke yönetiminde söz sahibi olanların asli görevi değil midir?
Onlara bir öğün nafaka sağlamak ülke giderleri içinde devede kulaktır. Bunu mesele yapmak gençlere haksızlık olmuyor mu?
Atatürk, ”Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur “ diyerek gençlere önemi dile getirmiş.
Sağlam vücuda sahip olmak için gençlerin gelişim döneminde iyi beslenmeleri, yeterli gıdayı almaları gerekir gerekir. İmkanı olan aileler evlatlarına bu imkanı sağlayabiliyor. Bundan mahrum olan ailelerin öğrencilere sağlayacağı yiyecek imkanı kısıtlı.
Bazı alanlarda hovardaca harcanan devlet imkanlarının bir bölümü gençlerimize öğlen yemeği olarak kullanılamaz mı? Öğlen saatlerinde yiyecek sağlamak için koşuşturan öğrencilerin bu görüntüleri yöneticileri rahatsız etmiyor mu?
Siyasilerim bu konuda gayret göstermeli. Mahalli yönetimleri kısıtlı imkanları ile bunu karşılamaları mümkün değil. Gençleri ihmal edenlerin geleceği güvenli olur mu?
ATATÜRK’ÜN CEVAP VEREMEDİĞİ AÇIKLAMA
Atatürk ömründe tek bir şeye cevap veremedi. O da şuydu:
Mustafa Kemal Mersin gezisindeyken şehirde gördüğü büyük binaları sormuş.
“bu köşk kimin?”
“Kirkor’un”
“Ya şu koca bina kimin?”
“Yorgonun”
“Ya şu?”
“Salomon’un”
Bu cevaplar karşısında Atatürk sinirlenmiş ve sormuş:
“Onlar bu binaları yaparken siz neredeydiniz?
Toplananların arasında bir köylünün sesi duyulmuş.
“Biz Yemen’de Tuna boylarında, Arnavutluk Dağlarında, Kafkasya’da, Çanakkale’de savaşıyorduk Paşam.!”
Atatürk bu hatırasını anlatırken “Hayatta cevap veremediğim insan, bu aksakallı ihtiyar” demiş.