Bu romanın adı bile insanı yorumlara duyumsamalara sürüklemekte.
Yapıtı bana, okumam için uzun yıllar birlikte çalıştığımız aile dostumuz emeki edebiyat öğretmeni arkadaşımız Gülhis Bilgenoğlu verdi.
Ona da Eğitim Enstitüsü’nden okul arkadaşı yazar Bilgen Ertekin
göndermiş, imzalayarak. Diyor ki :Sayın Gülhis Bilgenoğlu’na Saygılarımla.
4.09. 2020… İthaf ettiği kişiler de ilgimi çekti doğrusu: “Sevgili torunlarım Emre ile Selin’e, Barış, esenlik içinde yaşamaları dileğiyle…”
Söğüt ilçesi bir merkez olarak görünüyor. İki mahalle arasından ince bir dere geçmekte. Derenin bir yanındaki mahallede Rumlar ve kısmen de olsa Ermeniler konuşlanmış. Bu tarafında ise Türkler… Çarşı ve geçim
gayet normal ve insanca. Düşmanlık, kırgınlık, dargınlık, geçimsizlik asla yok. Irk ve din ayrılıklarına rağmen kardeş kardeş yaşanmakta.
Ancak öte yanda yunan ordusunun saldırıları ve işgalleri…
Öte yanda iki genç biri Türk Ayşe, diğeri Rum Dimitri.Gizli saklı da olsa yakınlaşmaya çalışmaktalar. Ama Türk kızı koşulların bu aşka fırsat vermeyeceği bilincinde. Dimitri ise iyice aşık Ayşe’ye.
Bilgen Ertekin’le henüz yüz yüze gelmedik. Zaman ne gösterir bilinmez.
Ertekin o bölgenin insanı 1944 Söğüt doğumlu. Bölgeyi çok iyi bilen ve tanıyan biri . Çünkü İlkokulu ve ortaokulu Göl pazarında liseyi Bilecikte okumuş. 1963’te İstanbul Eğitim Enstitüsünü bitirmiş. Kitabı oluştururken çok araştırmalar yaptığının bilincindeyim.
Bir çok yerde öğretmenlik yapan meslektaşımızın 44 yıl çalışması da ilginç. Şimdilerde eşi de kendisi de emekli ve Eskişerde yaşamaktalar. Daha önceleri de yazdığı yapıtları şöyle:
1-Kurttuluş Savaş’ında Söğüt Kazası (Tarih Araştırma)- 2011
2-Mavi Gölgeler (Anı)-2016
3-Boğaziçi Senfonisi(Öykü) 2017
Ünlü yazarlardan biri demiş ki: “Yazar ne yazacağını değil, nasıl yazacağını düşünmeli.”
Ertekin de bu var. Özgün ve öz Türkçe, akıcı ve sürükleyici ve çok başarılı bir anlatım. Yapıtı okumaya başlayın, bırakamazsınız, diyorum ben. Sıkıcı asla değil. Lirik bir anlatımın akıcılığı buna izin vermez kanısındayım.
Savaş tüm yıkımıyla Söğüt’de acımasızca etkiler. Yangınlar, yağmalar sonunda Söğüt’ü boş bırakır herkes yakın ve güvenli bölgelere kaçmak zorunda kalmıştı tümü. Bu arada Rum ve Ermeni mahallesi de boşalır. Onlar da Tümüyle Eskişehir’e doğru göç ederler. Dimitri de annesiyle yollara dökülmüştür. Biraz da halsiz ve rahatsız olduğu için ve içine sindiremediği için Söğüt’e döner. Yapayalnızdır. Yalnız ve hasta olarak yaşamaya çalışır.Ayşelerin göçtüğü köye de gitmez, ısrarlara rağmen.
Yapıt şöyle sonlanır:
“Sokak kapısına gelmişti. Yavaşça kapıyı açıp odasına doğru yürüdü. Pencere açıktı. Perdeyi kapattı
…
Dün sabahtan beri başının üstünde dolaşan karanlık bulutları, bu gecenin büyüsüyle dağıldı gitti. Özgür, bağımsız yaşamamızın
Kapısını aralayan bu zaferimizin ardından barış güvercinin kanatları altında , insanca, esenlikle, mutlulukla yaşamak tek dileğim.
…
“Biz düşman değiliz…”
Romanın girişinde bir de mani var:
Söğüt’ün erenleri
Çevirin gidenleri
Ne güzel baş bağlıyor
Söğüt’ün güzelleri
Eline diline ve yüreğine sağlık diyorum, yazarımıza.,Yani Bilgen Ertekin’e. Umarım arkası gelir… ben çok beğendiğimi açıkça söylüyorum.