Bitimsiz anılardan yalnızca biri:
Yitirdiğimiz dost Cumhur Çağlarer’i yıllar önce , Edirne’ ye atandığımızda tanımıştım. Bir ikimli, kültürlü ve aydın biri olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Sıcak söyleşileri ve düşüncelerindeki aydınlıkla ilginç ve cana yakın bir kişilikti.
Mesleki yakınlığımız dışında , başka yakınlıklarımız da olunca iyi bir dostluk örneği oluştu aramızda.
Edirne’ de yayınlanan Vatandaş Gazetesi ‘de yazmaya başladığım yıllar köşemin logosu olan “KÖŞETAŞI” başlığını o yapmıştı. Yıllarca da kullanmıştım. Yetmişli yılların ilk yarısında olmuştu bu.
Daha sonra yayınladığım bir şiir kitabının kapağını (Yüzünün Yeryüzüyüm) yine kendisi yaratmıştı.
Yine o yıllarda olmalı Milli Eğitimde rehberlik görevini sürdürürken tek başına kotardığı dergiye şiirlerimden istemiş ve onlara bir çok sayıda yer vermişti.
Edirne’de bağımsız bir rehberlik bürosu açıldığında görev almış, uzun sayılabilecek bir zaman diliminde bu görevini yürütmüştü.
Üniversitenin kuruluşunda belki de ilk adım olacak alan akademinin açılışına da katkısı olmuş, sonra bu görevinden ayrılarak, tabelacılık yapmış, geçimini öyle sağlamıştı.
Başka kurumlarda da görevler üslenmişti, sağlığında. Edirne Koleji rehber öğretmenliği bunlardan biridir.
Tanıştığımızdan beri ilişkilerimiz hep sürdü. O kadar yıl geçti, aramızda bir kırgınlık ve dargınlık hiç yaşanmadı. Son olarak Başka bir Gazetede yeniden buluştuk. Yan yana, gönül gönüle yazmaya başladık. Ancak onun yazıları köşe yazısını aşıyor, akademik boyutları ve içeriği ile göz dolduruyordu. Çağlarer’in bir başka önemli özelliği de çizgileridir. Çizdiği karikatürleri biçim ve içerik yönünden zengin ve oylumluydu.
Yani o tepeden tırnağa bir sanatçıydı. Hangi parmağını oynatsa sanat değeri olan ürünler çıkıyordu ortaya. Davranışları da sanatçı özelliklerine uygun bir çelebi gibiydi.
Köşe yazarlığında özel bir yeri vardı. Seçkin ; dolu dolu ve gümbür gümbürdü yazıları. Uzun uzun yazmasına rağmen; hem okunan, hem de ders alınan bir hocaydı…
---------------------------------
Bir ara yazıları çıkmaz oldu. Tatilde olduğunu sanmıştık. Sonra hasta olduğunu duyduk. İstanbul’da kızının yanında tedavi olduğunu öğrendik..
Hastalığının iyiye doğru gitmediği de kulağımıza gelmişti.
Ama hayatını yitireceği hiç aklımıza gelmemişti. Aklımızın ucundan bile geçmemişti.
Tedavi sonuç vermemiş, çabalar boşa gitmişti.
Bir sonbahar hüznüyle naşı
İstanbul’dan Edirne’ye taşınmış Çelenklerle karşılanıp Buçuktepe’ye defnedildi. . 25 Kasım’da yaşamını yitirmiş,Genç sayılacak yaşta aramızdan (1945 doğumlu) ayrılmış, sonsuzluğa uğurlanmıştı. Acıları sevenlerine bırakarak…
Yakınlarına sabır, dayanıklılık, sevenlerine baş sağlığı diliyorum.
Işık içinde yatsın, Cumhuriyet aydınlığı alnında parlasın hep…
Sonsuzluğa güle güle benim sanatçı dostum…
-------------------------------------
Çünkü o, hem yazardı hem okur,
Acelen neydi be Cumhur…
Bir kez daha Allah Rahmet Eylesin! Demekten başka yapacak bir şey bulamıyorum. Ve Onu bir kez daha anmanın mutluluğunu yaşamak istiyorum.